166 syf.
10/10 puan verdi
MURAT GİL'İN "Taşra Berberi" İncelemesi
“Adem Yoksun diye birisi elbette yok… Ama peki ya biz?” Ah Adem Yoksun ah… Görkemli bir poetikaya dönüşen önsözünü ve hiçbir zaman arzu ettiğin değeri göremeyen harikulade şiirlerini okudum ve takdir ettim seni. Senin intiharla sonuçlanan hazin hikayeni bizlerle buluşturdu diye de yazar Polat Onat’a defalarca teşekkür ettim. Bundan böyle uzun
Hani hz. Eyüp yalvarmış ya Allah’a “Ruhum bedenimden yoruldu” diye, onlar için de bildik bilinmedik bütün âlemler, yedi kat gök, yedi kat yer, bundan böyle kıvranan bir bedenden ibaretti. İçlerinde bir adam vardı. Adı Cafer. Tek gözü kanlı bir yemeniyle sımsıkı bağlı, öbürü ise kıpkırmızı. Sanki görmek için değil de ağlamak için açıkta bırakıyordu gözünü. Ateşe bir şey der gibi, dediğini bir tek ateş anlarmışçasına öne arkaya sallana sallana mırıldanmaya başladı. Sözcükler yuvarlanıyordu ağzında. “Ey Hızır” diyordu, “Ey Hızır, ah benim gizli biraderim nerdesin? Allah katında mı, yeryüzünde mi, Musa’nın önünde, Cebrail’le diz dize misin?” " sema kaygusuz
Reklam
II. Abdülhamit & Atatürk (Abdülhamid’in Hatıra Defteri)
11 Nisan 1333 (1917) Beylerbeyi İki Alman gemisinin (Goben-Breslav) Boğaz’dan süzülüp Karadeniz’e çıktığı gece, sabaha kadar uyuyamadım. Bu maceranın devletime ne getireceği belliydi… Olan oldu, muharebeye girdik. İngiliz ve Fransız donanması da Çanakkale’ye dayandı… Harp başladı. Dünyanın en büyük iki deniz devletinin donanması Çanakkale önüne
Hiç kimse, o güçten bir gün vazgeçmek niyetiyle ele geçirmez gücü; güç araç değil amaçtır. Devrim yapmak için diktatörlük kurulmaz, diktatörlük kurmak için devrim yapılır. Peki güç ne demektir? Güç, acı vermek ve aşağilamaktir. İnsan zihnini paramparça edip sonra istediğin şekilde yeniden birleştirmektir. (Winston romanda çokça işkenceye maruz bırakılmasına rağmen sisteme karşı zihninde mücadele etmekte iken; O Brien Wistona büyük biraderim gücünü kabul ettirmek için onun soyunmasini istemiş ve vücudunun işkence sonrası halini ona ayna tutarak gösterip aşagilamistir. Winston: Soylermisin bana ne zamn vuracaklar beni? O Brien: Umudunu yitirme hersey eninde sonunda yoluna girer. Sonunda seni vuracağız.
Arapçayı baş tacı eden eskiler, Türkçeyi aşağı görmekte öylesine ileri gitmişlerdi ki, onlar için Türkçe diye bir dil yoktu nerdeyse, onu kaba, bilgisiz insanlar konuşurlardı, en saygın dil Arapçaydı onlar için. Sözgelişi "ev" demezlerdi de, "hane" derlerdi, "kız kardeşim" yerine "hemşirem", "erkek kardeşim" yerine "biraderim", "eşim" yerine "refikam" hatta "refikam cariyeniz" demeyi daha güzel bulurlardı.
Arapçayı baş tacı eden eskiler, Türkçeyi aşağı görmekte öylesine ileri gitmişlerdi ki, onlar için Türkçe diye bir dil yoktu nerdeyse, onu kaba, bilgisiz insanlar konuşurlardı, en saygın dil Arapçaydı onlar için. Sözgelişi "ev" demezlerdi de, "hane" derlerdi, "kız kardeşim" yerine "hemşirem", "erkek kardeşim" yerine "biraderim", "eşim" yerine "refikam" hatta "refikam cariyeniz" demeyi daha güzel bulurlardı. Dilimizi aşağı görmek alışkanlığı, sonradan Batı dilleriyle ilişki kurulunca da sürüp gitmiştir sayın dinleyiciler.
Reklam
56 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.