Ellerini, ellerime bırak ellerin ellerimi çok iyi tanıyor, seninle konuşuyorum ey yüce sevgili tıpkı bulutun fırtına yağmurun denizle ot'un çayırla kuşun baharla ağacın ormanla konuştuğu gibi sesin, sesimi çok iyi tanıyor.
DESEM Kİ Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır, Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor, Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini. Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim, Senden kopardım çiçeklerin en solmazını. Toprakların en bereketlisini sende sürdüm, Sende tattım yemişlerin cümlesini. Desem ki sen benim için, Hava kadar lazım, Ekmek
Reklam
Desem ki... İnan bana sevgilim inan, Evimde şenliksin, bahçemde bahar; Ve soframda en eski şarap. Ben sende yaşıyorum, Sen bende hüküm sürmektesin. Bırak ben söyleyeyim güzelliğini, Rüzgarlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber. Günlerden sonra bir gün, Şayet sesimi farkedemezsen, Rüzgarların, nehirlerin, kuşların sesinden, Bil ki ölmüşüm. Fakat yine üzülme, müsterih ol; Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini, Ve neden sonra Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede, Hatırla ki mahşer günüdür Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum. Cahit Sıtkı Tarancı
Nilgün Marmara'nın intiharından sonra eşi; ‘Şiir yazdığını bile bilmezdim, bir kenarda pıtır pıtır bir şeyler yazardı’ demiş. İşte bu kadar basit her şey, anlaşılamamak birbirine en yakın iki insan arasındaki derin bir uçurummuş..." Ama dönüp bakıyorum Hatice Erbaş "a(Ömür Hanım) "Babanız içerde şiir yazıyor diye çocuklarımı sessiz ağlattım ben." diyen zarif kadına.Ona olan sevgisini her an dile getiren,ölümünden sonraki acıyı "Ölümü de dünyada yaşıyormuş insan" diye betimleyen Şükrü Erbaş'a. Bütün şiirlerini okumak için sabırsızlanıyorum. Ömür Hanım'a seslenişine kulak veriyorum. ☆Ve güz geldi Ömür Hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damar­larımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı... ve yüzüm ömrümün atlası; düzlükleri bunaltı, yükseklikleri korku, uçu­rumları yıkıntılarımla dolu bir engebeler atlası. ☆Yağmur yağıyor Ömür hanım... gökten değil, yüreğimin boşluğundan ömrümün ıssız toprağına ve ben sonsuz bir düzlükte bir küçücük, bir silik nokta gibi eriyip gidiyorum. Seslensem kim duyar sesimi yalnızlıklar katından?
İnan bana sevgilim inan Evimde şenliksin, bahçemde bahar; Ve soframda en eski şarap. Ben sende yaşıyorum, ##Sen bende hüküm sürmektesin.## Bırak ben söyleyeyim güzelliğini, Rüzgarla nehirlerle, kuşlarla beraber. Günlerden sonra bir gün, Şayet sesimi fark edemezsen Rüzgarların nehirlerin kuşların sesinden, Bil ki ölmüşüm. Fakat yine üzülme müsterih ol Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini Ve neden sonra Tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede Hatırla ki mahşer günüdür Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum. Desem ki- Cahit
Göğsümde gözlerinin sapladığı bir bıçak, Beynimde hayaliyle alevlenen bir ocak... İçerim bu haldeyken herkes garip bulacak: Başımı sükûnetle taşlara vurduğumu... Bu sükût çiğnenen bir muhabbetin yasıdır. Bu sükût bir kömürün içerden yanmasıdır. Bu sükût beynimdeki cinnetin potasıdır; Görüp aldanmayınız sessizce durduğumu..
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.