Bazen bütün insanlardan kaçmak, kimsenin olmadığı bir yerlere gitmek isteriz. Bazense herkes yanımızda olsun, birlikte gülüp eğlenelim isteriz. Hayat o kadar tahmin edilemez bir şey ki, bazen neyi neden hissettiğimizi bile bilmeyiz. Mesela bazı geceler uyumadan önce gün içinde biriyle aramızda geçen bir konuşmayı düşünür ve "keşke orda şunu deseydim, şu cevabı verseydim." gibi şeyler düşünür dururuz. Bu kitabı okurken kendimi o gecelerden birini yaşıyormuşum gibi hissettim. Bence kitap tamamen bir iç sorgu, bir itiraf kitabı. Hatta bence dememe gerek yok, çünkü yazar da kitapta bu yazdıklarının bir itiraf olduğunu sıkça dile getiriyor. Ana karakterimizin kendisine olan saygısını kaybettiği bu eser okurken insana kasvetli bir hayat yaşadığı hissini veriyor.
Biraz ümitsizlik duygusu uyandırması sebebiyle bir yanım kitaba ısınmazken, gerçekleri açıkça söylüyor oluşu, iç dünyasını hiç gizlemeden ve muazzam bir dille yansıtmasına da hayran kaldığımı söylemezsem olmaz.
Özetle , bir aydının kendisine olan saygısını kaybedişi ve bunun üzerine kendisine yakışmayacak bir çok hareketi yaptığı bir dönemini anlatıyor ve bu dönemde de hissettiklerini akıcı bir dille sunuyor.
️ "Baylar, yemin ederim ki, her şeyi fazlasıyla anlamak bir hastalıktır; gerçek, tam manasıyla bir hastalıktır..."
️ ... gitgide daha çok kabuğuma çekiliyordum..