Acı çekmek uzun süren bir andır. Onu mevsimlere bölemeyiz. Yalnızca ruh hallerini saptayıp yinelenişini kaydedebiliriz. Bizim için zaman ilerlemez. Döner. Bir istırap merkezinin etrafında döner sanki. Her ayrıntısı değişmez bir kalıba göre düzenlenmiş, yememi zin, içmemizin, yürümemizin, uzanmamızın, dua etme mizin, hiç değilse dua için diz çökmemizin bile demir den bir formülün katı kurallarıyla belirlendiği bir yaşa min insanı felce uğratan durağanlığı; her korkunç günü en küçük ayrıntısına kadar bir öncekinin eşi kılan bu durağanlık niteliği, yaşama nedeni sürekli değişim olan dış güçlere kendini iletir sanki. Ekimden, hasattan, mısır ların üzerine eğilen çiftçilerden, asmaların arasında üzüm toplayan bağcılardan, meyve bahçelerinde yere düşen tomurcuklarla beyazlanmış, meyvelerle kaplanmış çi menlerden hiç haberimiz olmaz, olamaz. Bizim için bir tek mevsim vardır, "keder" mevsimi. Güneşle ay bile biz den uzaklaştırılmıştır sanki. Dışarıda günün maviliği ve altın ışıltısı hüküm sürebilir, ama altında oturduğumuz küçük, demir parmaklıklı pencerenin kalın camından içeri süzülen ışık gri ve soluktur. Mahkumun hücresinde hep alacakaranlık hüküm sürer, tıpkı kalbinde hep gece yarısının hüküm sürdüğü gibi. Zaman evreninde olduğu gibi düşünce evreninde de hareket yoktur. Senin uzun zaman önce unuttuğun ya da rahatça unutabileceğin şey, bana şu anda olmakta, yarın da olacak. Bunu anımsa, o zaman sana niçin yazdığımı, niçin bu biçimde yazdığımı biraz anlayabilirsin.
Kimsesizlik Esiyor
Açık denizdesin. Ne bir liman ne bir ada var etrafında. Ufukta görünen hiçbir şey yok ulaşabileceğin, varabileceğin ya da tutunabileceğin... Büyük koyu dalgalar seni içine çekiyor. Hiç bitmeyecekmiş gibi görünen ürkütücü gece boğazında. Su yutmuşsun gibi nefes aldırmıyor, uzadıkça uzuyor gece ve kopkoyu bir karanlık gözlerinde dinleniyor. İçindeki ışığı emiyor oysaki gün ışığı susuzluğunu dindirecek biraz olsun ümitlendirecek ama gelmesi uzun sürüyor. Sabrın zorlanıyor, bedenin yorgun... Düşüncelerin, gecenin karanlığında daha da ezici. Etrafında kimsesizlik esiyor. Rüzgârı bıçak gibi kesiyor ama kanatmıyor. Geçmiş seni anemi yapmış; bugüne kanayacak ne yaran ne iyileşecek acın ne de tadın kalmış. Açık deniz, ama sen kapanmışsın kendine. Kendi kendini öldürüyor, boğuyorsun. Tutunmak istiyorsun bir hayale, ufacık da olsa bir tahta parçasına, belki de bir bulut alıp uçursun seni istiyorsun. Olmayacakları arzuluyor, elde edemeyince de kızıyorsun. Olduğun yerde dur ve bırak kendini tuzlu suya. O seni yüzeyde alıp götürecek. Nereye, kime ve neden? Sorma lütfen. Bırakmayı bil yeterli. Bırakınca göreceksin boğazındaki parmak izlerinin sana ait olduğunu. Nefes almaya başlayınca sakinleşecek kalbin. Kalbinde ne kaldıysa geride bırak o kırık dökük parçaları. Sana hiç ait olmadılar. Sen sadece ‘sana’ aitsin. Hadi bırak! Hadi bırak, gece yeterince karanlık Ay ışığını görebilecek kadar Peki ya sen, Neden hala göremiyorsun?
Reklam
·
Not rated
Beyaz Geceler
Dostoyevski'nin eşsiz kaleminden bir aşkın öyküsü: Beyaz Geceler... Bir tesadüfün insanın hayatını bu denli etkilemesi bence biraz acımasızca. Dostoyevski bu kitabında henüz çok genç ve tecrübesiz olan Nastenka'yla ona âşık olan genç bir adamın yaşadıklarını anlatıyor. Bu yaşananlar toplam 4 gece sürüyor fakat Dostoyevski öyküyü öyle duygusal bir yoğunlukla yazmış ki, size sanki bu iki genç bir ömür geçirmiş gibi geliyor. Nastenka büyükannesiyle yaşayan, eğitim görmemiş ve zorlu hayat koşullarının kurbanı bir kız. Kitabın baş karakteriyle yolda karşılaşıyor ve her nedense bu iki genç birbirine yakınlık duyuyor. Birbirlerine duydukları bu yakınlık bizlere muhteşem bir edebî eser okutmanın yanı sıra yer yer içimizi de sızlatıyor. Kitap hakkında yazılacak çok şey var fakat her ne yazarsam yazayım devamı spoilera gireceği için bu kadarla sınırlıyorum. Eğer okursanız ne demek istediğimi anlarsınız. Okumayı düşünen herkese keyifli okumalar diliyorum.
Beyaz Geceler
Beyaz GecelerFyodor Dostoyevski · Tibet Yayıncılık · 202075.4k okunma
72 syf.
10/10 puan verdi
Merhaba Sevgili 1000K Kullanıcıları, Başta belirtmek isterim ki bu bir kitaba inceleme yazısı değildir. Bu kitaba inceleme yazmak beni aşar. Zaten daha önceden inceleme yapmış olduğum bir yazarın farklı bir kitabına inceleme yazmak gibi bir âdetim yok. Eğer göz atmak isterseniz diye bakınız; #99736032 Çünkü söylemek
Tezer Özlü'den Leyla Erbil'e Mektuplar
Tezer Özlü'den Leyla Erbil'e MektuplarTezer Özlü · Yapı Kredi Yayınları · 20222,160 okunma
Kararmış tahta masamızda bir şişe şarap, Gecelerden bir gece bezginiz. Üstelik adamakıllı sarhoşuz. Ellerin, ellerimde.. İspanyol meyhanesinde bir kadın Çığlık çığlığa şarkı söylüyor. Belli yıkılmış bir kadın. Hayli çirkin, hayli geçkin, ağlamaklı. Zayıf, incecik elli, kalın dudaklı. Sesi bir tokat gibi patlıyor kulaklarımızda; Yüzümüz al al
179 syf.
·
Not rated
·
Read in 196 days
Gülmekten yerlere düşerek okuduğum hikayeyi aşağıya bıraktım. Bir kaç hikayeyi saçlarım kafama batıyormuş gibi hissettirdiğinden yarım bıraksam da... Bu abimizle muhabbet etmek isterdim doğrusu tabi iyi bir zamanında sülüğü olmak hoş olurmuş :))) Mesela at yarışında tutturduğunda, hayata daha az sinirli bir anında :)) Bir de size nasıl
Sıradan Delilik Öyküleri
Sıradan Delilik ÖyküleriCharles Bukowski · Parantez Yayınları · 20181,348 okunma
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.