Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Birbulut

""İkimiz bir olduktan sonra , bütün bu hüzünler , sıcak bir yakınlaşma için bahanedir""
Sayfa 124
Reklam
Dibe ulaşmak, hiçbir anlam taşımaz. Ne umutsuzluğun dibine, ne nefretin dibine, ne alkole bağlı düşüşün, ne de kibirli yalnızlığın dibine. Ayağını dibe kuvvetle çarparak su yüzüne çıkan dalgıcın aşırı güzel imgesi, gerektiğinde kendine, düşen kişinin her türlü saygıya hak kazandığını hatırlatman içindir: Tanrı'nin bağışlayıcılığı, yiyecek bahşettiği yeryüzü ve gökyüzü sakinlerine ulaştığı gibi, ona da ulaşır.
Sayfa 100Kitabı okudu
Kendini görmeyi hep sürdüreceksin. Hiçbir şey yapamazsın, kendinden kaçamazsın, kendi bakışından kaçamazsın, hiçbir zaman bunu yapamayacaksın: Hiçbir sarsıntının, hiçbir seslenmenin, hiçbir yanığın seni uyandıramayacağı kadar derin uyumayı başarsan bile, bu göz hep olacak, senin gözün, hiç kapanmayacak, hiç uyumayacak olan gözün. Kendini görüyorsun, kendini gören kendini görüyorsun, sana bakan sana bakıyorsun. Uyansan bile, görüntün aynı, değişmez kalacak. Kendine binlerce, milyarlarca gözkapağı eklemeyi başarsan bile, hâlâ, arkada, seni görmek için bu göz olacak. Uyumuyorsun, ama uyku artık gelmeyecek. Uyanık değilsin ve hiç uyanmayacaksın. Ölü değilsin ve ölüm bile seni kurtaramayacak...

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Türkçemizde insanın kendi içine düşmesi anlamına gelen DÜŞÜNMEK bu anlamda, gömülü olan üzerinde katlanmaktır, derinleşmektir.
Sayfa 47
Boşuna gezmişim yok tabiatta İçimdeki kadar iniş ve çıkış
Sayfa 47
Reklam
Oruç: Bu -ara-da Kendini Ara-mak" Mitolojiye göre tanrılar insanı var kıldıktan ve araya koyduk tan sonra, insanı insan kılan niteliği yanı sırrı nereye saklaya caklarını aralarında uzun uzun, sıkı bir şekilde tartışmışlar. Tanrıların bir kısmı sırrı, insanın oralara uzanamayacağını söyleyerek Evren'in en ücra köşelerine savurmayı; bir kısmı ise yerin en diplerine atmayı teklif etmiş. Ancak bilge tanrılar, insanın meraklı olduğunu, bu merak sayesinde hem Evren'in en ücra köşelerini, hem de yerin en diplerini araştıracağını, dolayısıyla buraların da güvenli olmadığını bildirmişler. Tar tışma tüm şiddetiyle sürerken bir tanrı "Öyle bir yer bulalım ki insan, ihmalinden dolayı oraya nazar etmeyi/bakmayı hatır lamasın!" demiş. Böyle bir yerin neresi olabileceğini düşünen tanrılar en nihayet insan için en-yakın yerin aslında en-uzak yer olduğunu farketmişler. Sonuçta insanı insan kilan niteliği Lyanı sırrı- insanın içine gömmüşler. O gün bu gündür insan "büht ü hayret re's-i marifettir" deyip kendini insan kilan niteliği hep dışarıda aradı; ya Evren'in en ücra köşelerinde ya yerin en unuttu. Bu nedenledir ki, "İnsan nisyan ile malûldur." denilmiş; insan ile nisyan arasında köken yakınlığı kurulmuştur. ... Nübüvvet ile ondan beslenen sûfi düşünce okulları ise insanın kendine ilişkin bilgiden ziyade, insanın kendini tanımasından bahsederler: "Men 'arefe nef sehu fe-kad arefe Rabbehu": "Kendini tanıyan Rabbini tanır."
Sayfa 45
Madem geçmeyecek, madem kimsenin beni toparlamak gibi bir çabası olmadı, olmayacak susarım ben de. Sızlanmam. Güçlü zannedilir çatlamak üzere olan at.
Sayfa 117Kitabı okudu
Göz görmeyince gönül katlanır demek işin kolayı. Ya gözümüzün önünde tutmamız gereken ağrılarımız varsa?
Sayfa 115Kitabı okudu
“... kadının ağlaması başka bir şeydir. Benim için hiç ağlanmış mıdır bilmem. Sanmam. Birisi o sahnedeki gibi ağlamışsa benim için, bunu bilsem, öğrensem, ne olurum acaba. İçime doğru çöküp yok mu olurum acaba." Güray Süngü
Sayfa 114Kitabı okudu
Kanadı Kırık Organizasyon
Onu öyle görünce kocası geliyor aklıma. Çamurdan yaratıldığına inandığımız o herif. Yürümeyi bilmezdi ki temiz yerlerden yürüsün. Eser geçerdi. Bazı adamlar öyledir. Hızını alamaz. Bir ağacın altında oturup soluklanamazsın onunla, gözlerini yumup rüzgarı dinleyemezsin. Gözlerini yumarsan açtığında bakarsın ki bir başına kalmışsın. O adamların kendisi rüzgardır. Ama serin, usul değil. Gürültüdür. Yıkıp geçer. Arkasında ne bıraktığına bakmaz. İlerler. Hafızası yoktur onların. Nezaket de sesi olmayan bir kadındı. Kendini dinletmek için değil de rüzgarı dinlemek için yaratılmış gibiydi. Biri onu hatırlamazsa yok gibiydi. Belki de o adam duymaya duymaya yok etmişti ahretliğimi. Çocuğunu kucağına alınca Nezaket ilk defa var olduğunu hissetti. Ama erkeğin hafızası yoktu. Kendisine ait olan kadını da çocuğu da bir daha hatırlamadı.
Sayfa 110Kitabı okudu
Reklam
kiraz
Mevlam ayrılık yazmasın gökte uçan kuşa... O ayrılık yazılmışsa ne yapsan yüce dağ başından indiremezsin, yönünü yönüne döndüremezsin.
Sayfa 100Kitabı okudu
"Ey Musa! Verdiklerimle ve seninle konuşmamla seni insanlar arasından seçtim; sana verdiğimi al ve şükret" dedi." ARAF -144
Ayna
Hür olmak uyuyabilmek miydi hep uyanık kalmak mı? Hür olmak, yalnız olmak mıydı birine bağlı kalmak mı? İnsan hür olmak mi isterdi âşık kalmak mi! Peki birini tanımak, hikâyesini dinlemekle mi olurdu, hikâyesine dahil olmakla mı? Ben her ikisi de olsun istiyordum.
Ayna
Ayna, insanoğluna evhamlarını, sabit fikrini sessizce geri yansıtır. Bir insan yüzü ise tüm düşünceleri boşa çıkartabilir. Hakikatte kim olduğumuzu bize ancak bir başkası söyleyebilir. Bir yüz, bir çift göz. Sahi, siz kimin gözlerinde kendinizi görmek isterdiniz?
Kendi kaybettiğimizi başkalarına aratmaktan vazgeçmedikçe, kendimizi kaybetmeye devam ederiz.
67 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.