Geriye bir tek ONURUMUZ kaldı.
Kabul edelim ki, şu birçoğumuz için geçerli: Geriye bir tek onurumuz kaldı. Paramız yok, işimiz yok, geleceğe dair pek iyi hislerimiz yok, öldürüp duruyorlar, çocuklara tecavüz edenlere ödül veriyorlar, bunları söyleyenleri hapse koyuyorlar, sonra genç insanları dövüyorlar, Genco Erkal'ı, Müjdat Gezen'i, Metin Akpınar gibi insanları üzüp kahkahamızı bile çalıyorlar. üstüne de bizi eve kapatıp kendileri kongre yapıyorlar. Kişisel olarak yapabildiğimiz tek şey, suça fiili olarak ortak olmamak ve bu yolla azıcık kalmış insanlık onurunu korumak. Doktor, öğretmen, sanatçı, duvar işçisi, Bankası Merkez çalışanı, kim olursa olsun hepimiz için durum aynı: Bazılarımızın olup bitene dahil olmayı midesi almıyor.
İnsanların içeriğinde kurdukları müzeler vardır. Mesut Anlar Müzesi,Yaşanmamış Hayaller Müzesi ve en çok ziyaret edileni; Hüzne Bulanmış Hatılar Müzesi.Birçoğumuz en büyük acıları nadide birer eser gibi ruhumuzun en gözde yerinde saklarız. Bazı eşyaların suretinde gördüklerimiz bize o müzelere götürür. Bir nevi zamanda yolculuk...
Sayfa 21
Reklam
"Öz denetim kişinin kendi özgürlüğüne sınır koyması değil, başkalarının özgürlüklerine karışmaktan kendini sınırlamasıdır. Bence bu amaca yönelik doğru bir eğitimle işe başlanırsa başkalarının kişiliğine ve özgürlüğüne saygı kolayca sağlanabilir. Fakat birçoğumuz gibi erdem adına başkalarının hareketlerine karşı çıkma hakkına sahip olduğumuz inancıyla yetişen kişilerin kuşkusuz zulmün bu sevimli biçiminden kurtulmaları oldukça zor, hatta imkansız."
Sevdiğini söyle! O da severse aşkı yaşarsın! Sevmezse deli olursun! Gelirsin buraya birçoğumuz gibi…
Tanıdık
Ve o arada birçoğumuz kendini ülkenin vicdanı gibi hissederdi, kendi halkını eğitme hakkını kendinde görürdü. Peki ne biliyorduk? Turgenyev’in Avcının Notları’ndan ve bizim “köy yazarlarından” okuduğumuz şeyleri. Rasputin’den... Belov’dan...
O da birçoğumuz gibi, yaşam tuzağını körükleyen bir eşe aşık olmuştu.
Reklam
ÖNSÖZ Hicaz, Nihâvend, Kürdîlihicâzkâr... Çoğumuzun duyduğu ama ne olduğunu pek anlayamadığı, bilemediği makâm isimleri bunlar... Birçoğumuz için anlaşılmaz kelimeler... Sanki klasik müziğimizin şifreleri... Oysa makamlar müziğimizin eşsiz renkleridir... Makamlar her yerdedir. Şarkılarımız gibi türkülerimizin çoğu da makâmlıdır. Meselâ hepimizin bildiği ve dinlerken de, söylerken de duygulandığı Yemen türküsü Hüseynî makâmındadır. "Ben melâmet hırkasını" diye başlayan türkü de Uşşak makâmındadır. Makamları bazı pop şarkılarında da duymak mümkün... Meselâ Özdemir Erdoğan'ın o güzel İkinci Bahar şarkısının makamı Hicaz'dır. Bu kitapta makamların hem anlamlarını hem de duygu dünyalarını sizlere açıyoruz. Müziği "eğlence" değil, bir "kendini ve özünü bilme" aracı olarak gördüğümüz İçin makamları da anlamlarıyla sizlere tanıtmak istedik. Hem zihninize hem de zevkinize hitap ederek...
Sayfa 7 - KETEBE YAYINLARI ☪ 1.BASKI - Ekim 2019Kitabı okudu
Tıpkı nefes alabilmek için havaya ihtiyacımız olduğu gibi, hayvanlara da ihtiyacımız var. İçinde yaşadığımız dünya öyle bir halde ki, birçoğumuz hayvanlara ve doğaya yabancılaştık.
Sayfa 55 - Beyaz BaykuşKitabı okudu
‘Birçoğumuz , neredeyse hepimiz, toplumun tepkilerine göre şekillenmiş şekilde yaşıyoruz. Gerçekten giyinmek istediği gibi giyinen, şarkı söylemek istediğinde söyleyen, değişik bir hobiyle ilgilenmek istediği için bunu seçen , bulunduğu konum ne olursa olsun içindeki çocuğu dışa vurmaktan çekinmeyen yok kadar az sayıda.’
Birçoğumuz gibi...
Kendi adına düşünüp, kendin gibi davranmıyordun. Senin de fikirlerin, tıpkı giysilerin gibi başkaları tarafından üretilmiş; eylemlerini toplumsal onay biçimlendirmişti.
Sayfa 303Kitabı okudu
664 öğeden 431 ile 440 arasındakiler gösteriliyor.