Duygu... Gerçekten kelimelerle nasıl ifade edilir bilmiyorum! Kaç kere kitabı kafama vurup, beni içine al dedim bilmiyorum. Uzun süredir böyle hissetmemiştim. O kadar güzel bir kurgu ve o kadar güzel dili vardı ki yazarın, hiç bitmesin istedim bu kitap. Duygu, Sedat, Bekir ve Ali'm birbirlerine sarılmış candan öte her şeyler. Böyle bir kardeşlik, aşk... yok! Öyle sevdim ki bu kitabı, Duygu'nun o yaşadığı kötü şeyleri bile yaşamayı istedim sonrasında bana Sedat, Bekir ve Ali'mi kazandıracak olmasına sevinerek. Okuyanlar bilir, bu sadistçe bir istek. Günden güne büyüyen bir aile, aşk, sevgi ve candan öte her şeylik. Birini en fazla ne kadar süre sevebilirsin? Ya da ne kadar fazla? Bu kitapta bunlar anlatılıyor ve öyle de güzel anlatılıyor ki. Ne yaşarsan yaşa yanında seni sevenler varsa, aynı kandan olmana gerek bile yok! Sevgi mutluluğun anahtarı. Yaaa neden bitti bu kitap. Neyse ki Ali'mi okuyarak gene onların içine dalış yapabildim.
Birini çok sevebilirsin.
Adını milyon kere yazabilirsin şu kağıda
Sokaktaki duvara...
Ama ne kadar yazarsan yaz
Hiçbir anlamı olmaz
O ismi kaderine Allah yazmadıktan sonra...
Birini çok sevebilirsin.
Adını milyon kere yazabilirsin şu kağıda
sokaktaki duvara...
Ama ne kadar yazasan yaz
hiçbir anlamı olmaz
o ismi kaderine Allah yazmadıktan sonra...
"Dokunamadığın birini nasıl sevebilirsin ki ihtiyar?"
Dedi genç adam, bilge ihtiyara
Gülümseyip gence baktı Bilge
"Gerçek sevgi tenine dokunan değil yüreğine dokunandır evlat" dedi