Daha kişisel bir boyuta dönecek olursak, eğer travması olan sizseniz, kendinizi suçlamak gidebileceğiniz en karanlık yollardan biri. Ama sizi zorlu ve kendinize haksızlık ettiğiniz bir yere götürecektir. Eğer travma yaşayan birini suçlayan sizseniz, " O da o saatte orada olmasaydı." Diyenseniz, siz de aslında çok insani bir şey yapıyorsunuz; başınıza böylesine bir acının gelmeyeceğine kendinizi inandırmaya çalışıyorsunuz. E ne de olsa bu acıyı yaşayan bir hatası nedeniyle bunu yaşıyor, siz hayatta bu hataya düşmezdiniz. Çok üzgünüm ama acıdan ve (kötü) şanstan hiçbirimiz muaf değiliz. Bu yolda devam ederseniz kendinizi güvende hissetmeye çalışırken kendinize yabancılaşırsınız.
Sayfa 135
Bakış Acısı
Hanife Mert Hanım'ın 4 bölüm 400 sayfadan oluşan #BakışAcısı eserini #okudum. Bu eseri okumadan önce #DüşBatımı eserini okumanızı tavsiye ederim. Her ne kadar ayrı eserler olarak algılansa bile birbirinin devamı olduğunu belirtmek isterim. ️️️️️️️️️️️️️️️️ Eser zamanlar arasında geçişlerle 1984 yılları ve 2004 yılları arasında zaman
Reklam
Kalbinde kötülük ve korku taşıyan birini dünyana kabul ederek kendi kendine ıstırap çektirmemeye özen göster. Kötülük geçip gittikten sonra kimseyi suçlamak fayda getirmez; kapıyı bizzat ev sahibi açık bırakmıştır.
Sayfa 142Kitabı okudu
`psikolojik savunma mekanizması ve zararları`
Biraz uzun bir yazi ama ozellikle yeni mesun psikolog arkadaslar icin cok faydali bi yazi çoğumuzun da bildiği üzere nasıl ki vücudumuzun bir savunma mekanizması var ise (bkz: bağışıklık sistemi) ruhumuzun da aynı şekilde bir savunma mekanizması vardır. `psikolojik savunma mekanizması`, kişinin başa çıkmayacağı veya algılayamadığı negatif
Birini suçlamak, hayatın için sorumluluk almayı reddetmenin başka bir yoludur sadece. Bizi suçlamakla, kendi gücünden ve işlevinden feragat etmiş olursun.
Bu dönemde Sovyet rejiminin hedef aldığı isimleri suçlamak için kullandığı kelimeler bellidir. Birini cezalandırmak için "milliyetçi", "Türkçü" ya da "Turancı" yaftasını yapıştırmak yeterli olmaktadır. Bunların içinden Turancılık, Bolşevikler tarafından beşeriyete felaketler getirecek bir ideoloji gibi anlatılmış ve mahiyetine gölge düşürülmüştür. Gariptir 70 yıl içinde bu kavram bugün yalnız Türkiye Türklerine verilen bir ad haline gelmiştir. Şüphesiz bunda da Stalin'in Türkleri bölüp parçalamak için uyguladığı yöntemlerin payı vardır. Stalin'in amacı doğrultusunda Türklerin önce alfabeleri farklılaştırılmış, ardından lehçeleri dil haline getirilmiş ve Türk boylarının her birinden ayrı bir millet inşa edilmeye çalışılmıştır. Türkiye'deki Türk kültürüne ve harsına dahil olanlar, tabiidir ki yine bu adı kullanacaklardır. Ancak bu politikalar sayesinde Tatarlar, Özbekler ve Kırgızlar ayrı ayrı milletler halini almış ve böylece kendi adlarıyla anılır olmuşlardır. Tüm Türkleri birleştiren ortak bir isme ihtiyaç vardır ki bu, Turan sözü olmalıdır. Zaten Ziya Gökalp de Turan'ı Türklerin uzak ülküsi olarak yorumlarken bunu ifade etmiştir.
Sayfa 71 - Sebahattin Şimşir
Reklam
425 öğeden 411 ile 420 arasındakiler gösteriliyor.