Ölmenin nasıl bir şey olduğunu hayal etmeye çalıştı, herhangi bir sonuca varamadı.
Ayrıca bu konuda kafa yorması anlamsızdı, çünkü birkaç dakika sonra sorunun yanıtını öğrenecekti.
Kaç dakika sonra?
Bu halin devamı memleketin mahvı demekti. Buna sebeb ise, idare-i Hamidiye idi. Fiilen malul ve iktidarsız olmasından sarf-ı nazar(başka), sakat olan bir miralayın fırkaca, tekaüdü (emekliliği) yazıldığı halde; İstanbul'a gönderilecek birkaç yüz altın ve oradaki bir dostun himayesiyle, biraz sonra, kudema-yı ümera-yı askeriyedendir[ ordunun eski ve önde gelen üstsubaylarındandır] diye mirlivalık[ tuğgenerallik] fermanı geliyordu. Bu hal herkeste ifa-yı vazife hususunda bir gevşeklik uyandırıyordu.
Evimizin en üstünden Harem-i Şerif görülüyor. Arkamızda da Ecyâd Kalesi pek heybetli bize bakıyor. Sağ taraflarda ilerimizde Cebel-i Ebi Kubeys üzerinde ufak bir mescit, bir minaresi büyük, birisi ufak. Peygamberimiz ilk zamanlarında, düşmanlarından oraya saklanmış.[21]
Sol ilerimizde Hindiye Kalesi. Bunları bize daha ilk gün anlattılar.