26 yaşındayım ve bu yaşıma kadar bir şeylerin yolunda gitmediğini hissetmek gerçekten çok zor bir durum. Artık ne sevebiliyorum ne de aşık olabiliyorum ve hatta her geçen gün daha da uzaklaşıyorum bu gönül işlerinden. İşin kötü yanı bu yalnızlık hoşuma gitmeye başlıyor. Acilen kendimi odak noktasından çıkarıp, aklımı başımdan alabilecek birinin hayatıma girmesi gerek yoksa ömür boyu bekarlık beni bekler.
Senin bir ceylan gibi o mahzun bakışını. Ve ne varsa, öylesine yürekten sevdiğim o bakışta. Unutmadım, üst üste yığılan hüzünlü yıllarda Fakat görüntün, zihnimde gitgide dumanlandı.
Gün gelir, yürekte hüzün de söner artık. Ne mutluluğun, ne acıların olduğu bir yerde Düşler de, anımsayışlar da silinir gitgide Kalır sadece, her şeyi bağışlatan bir uzaklık...
Oysa içimdekileri gerçekten dillendirdiğimi hissedebilsem gözlerim dolardı, kendi benliğimin yamaçlarından usulca, büyülü bir ırmak gibi akardım, bilinçdışına, Tanrı dışında hiçbir anlamı olmayan uzaklara doğru.
Çünkü yalnızlık, anılarını ayıklamış, yaşamın yüreğinde biriktirdiği özlem dolu süprüntüleri yakmış, geriye en acı anıları bırakarak onları arıtmış büyütmüş, sonsuzlaştırmıştı.
Nasıl paslanır insan?
Nasıl duygusuzlaşır, eşyalaşır?
Ki eşya bile tanıktı seni sevdiğime
Ki eşya bile üzülür insanın üzülmesine
Sen sevdiğinin üzüntüsüne bile kayıtsız kalıyorsun