Zebercet bazen bir sokağın köşesinde, bazen durakta, bir kafede kahve içerken karşımızda. O kadar gerçek. O kadar içimizden. Yazar, bireyden yola çıkarak toplumsal bir analiz yapıyor ve son derece gerçekçi. Ana karakter, doğumundan itibaren yaşadığı, tanık olduğu ve psikolojisinde-kişiliğinde olumsuz izler bırakan tüm vakaları peşinden sürüklüyor ve adeta bunlarla birlikte yuvarlanırken bir çığa dönüşüyor. Okurken nefret ettiğin, bazen anlam veremediğin ve bazen de kendine benzettiğin o, insan... İnsanın yalnızlığını, bir gruba ait olamamasını, özgüvensizliğini net bir şekilde ortaya koyuyor.