biroptimalvar

Ve sonunda Turgut Özal’ın açtığı yoldan, Kemalizm’i yıkmak isteyen tüm güçler, karşı-devrimci bir cephede birleştiler: “2. Cumhuriyet”… Yeni Osmanlılar, Kürtçüler ve şeriatçıların oluşturduğu bir güçbirliğidir bu.
Reklam
İyi ve kötü gelenekleri birbirinden nasıl ayıracağız? Bu önemli soruya Karl Popper ile Hasan Âli Yücel birbirinden iki yıl aralıkla (ve büyük bir ihtimalle birbirlerinden bağımsız olarak) aynı cevabı vermişlerdir: Aklımızı kullanıp, her geleneği ciddi bir eleştiri süzgecinden geçirerek. Gelenekleri silip atmak mümkün değildir. Popper, gelenekleri doğa bilimlerindeki teorilere benzetmektedir. Teorilerin hepsi -kesinliğe yaklaşan bir ihtimalle- yanlıştır. Ancak biz bunu bile bile onları öğrenir ve öğretiriz, hatta onlara dayanarak uçaklar, otomobiller, apartmanlar, köprüler yaparız. Bilimin görevi, yanlışı bir eskisinden olabildiğince daha az teoriler üretmektir. Her bilim adamı, ürettiği her yeni teorinin (çok büyük bir ihtimalle) yanlış olduğunu bilir. Onun tek arzusu, daha öncekilerden olabildiğince daha az yanlış içeren bir teori üretmektir. İşte Popper, geleneklere de böyle yaklaşmaktadır. Geleneklerin hiçbiri mükemmel değildir. Ama onlarsız hayat, teorisiz bilime benzer, yani mümkün değildir. Dolayısıyla yapılacak iş, mevcut gelenekleri sıkı bir akli süzgeçten geçirerek olabildiğince zararlı yanlarını tıraşlamaktır.
Gün içinde her şeyi yapabilmemiz için yeterli sürenin olmadığını hissettiğimizde, daha çok zamanımız olmasını dileriz ama aslında daha çok zamana değil, daha çok durgunluğa ihtiyacımız vardır.

Reader Follow Recommendations

See All
Zihnin safsatalara kaplı olmasının nedenleri
İnsanların inanç, görüş ve değerlendirmelerinin büyük çoğunluğu doğrudan veya dolaylı olarak yaşanılan kültürden edinilir. Kültürel arka planımızın düşüncelerimiz üzerindeki etkisi çoğumuzun düşündüğünden fazladır. Kültürler ise evrensel değil, yere ve zamana bağlı yapılardır. Bu nedenle her kültür kendi toplumuna farklı bir terbiye, farklı batıl inançlar, farklı otorite kaynakları, farklı örf ve adetler, farklı grup kuralları, farklı gramer yapıları dayatmaktadır. Bu bölgelerin tümü rasyonaliteye değil de yer ve zamana bağlı yapılar olduklarından, akıl yürütme sırasında, zihnine çeşitli irrasyonel fısıldamalar gerçekleştirirler. Bu da kişinin benliği dışındaki dinamiklerin, arı akıl yürütmesini bozmasına ve onu safsatalara elverişli bir hale taşımasına yol açmaktadır. Gazali’nin de söylediği üzere: “Akıl yürütme de bulunanları yanlışa düşüren şeylerin başında, çocukken babadan, üstattan, faziletli kişilerden ve çevreden duyulan ve alışkanlık kazanılan şeyleri tamamen doğru kabul etme gelir.” Yine eşya ve olayları görünüşlerine göre değerlendirme, onları yakından inceleme, dış çevre, doğal ve fiziki engeller de yanlışa düşmenin dışsal nedenlerindendir.
Pahalı eserlerin değeri işlevinden değil, işlevsizliğinden kaynaklanıyor aslında; Hiçbir ihtiyacımızı görmeyen bir şeye para yatırarak toplumda prestij kazanıyorsunuz. Hatta bazen aldığımız bir şey bir “hiç” bile olabiliyor. Murat Ülker’in 2013 yılında 125.000 $ verdiği boş çerçeveyi hatırlayın. İşlevsiz şeylerin tek potansiyel işlevi sahiplerine prestij ve statü kazandırmak.
Reklam