Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Dolar 23₺ yi geçince ve paramız biraz daha pul olunca aklıma şu fıkra geldi: "SEN PEJOYU BİLİYON MU?" Adamın biri, Peugeot (Pejo) marka bir minibüs alır. Sonraki gün yolcu taşımaya çıkar. Minibüs tıklım tıklım, tutar kasabanın yolunu ve gittikçe hızlanır. Yolculardan biri: -Kaptan yavaş... Bir yere çarpacaz! der. Şoför: -Sen
Hüzün Hüzün, sevinçten soyutlanmak, elden kaçırılan bir şeye üzülmekten ya da olmaması gereken bir musibet başa geldiği için dertlenmekten dolayı sürekli kederli olmaktır. Bilmelisin ki hüzün, Allah yolunda yürüyen arız olan gelip geçici bir durum olup, ne imanın şubesi ne de manevi bir mertebesi durumunda değildir. Bundan dolayıdır ki Kuranı
Reklam
Yaralar vardır hayatta, Ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve Yalnızlıkta yiyen,kemiren yaralar. Kimseye anlatılamaz bu dertler, Çünkü herkes bunlara nadir ve Acayip seyler gözüyle bakarlar. Biri çıkar da bunları söyler ya da yazarsa, İnsanlar, YÜRÜRLÜKTEKİ İNANÇLARA ve KENDİ AKILLARINA GÖRE HEM SAYGILI HEM DE ALAYCI BİR GÜLÜŞLE dinlerler bunları. Çünkü henüz çaresi de devası da yok bu dertlerin. Tek ilaç ŞARAP yardımıyla unutmaktır; Afyonun ve uyușturucu maddelerin sağladığı sahte uykudur. Ama ne yazık ki bu tür devaların da etkileri geçicidir, ACIYI KESECEKLERİ YERDE ÇOK GEÇMEDEN DAHA DA ŞİDDETLENDİRİRLER...
Yükselmenin Yolu
SOYU SOPU TEMİZ, dürüst ve akıllı bir genç, bindiği gemiyle Anadolu’nun şirin bir kasabasına gelmişti. Oradaki mü’minler, onun faziletli, akıl ve anlayış sahibi, temiz bir delikanlı olduğunu anlayıp kendisini misafir etmek istediler. Eşyalarını alarak onu temiz bir dergâha götürdüler. Delikanlı orada yedi içti, itibar gördü. Misafirlik süresi bittikten sonra, şeyh efendi delikanlıya şöyle söyledi: "Oğul, şu mescit tozlandı. Ötesinde berisinde çerçöp birikti, onu sil süpür, temizle!" Genç yolcu bu sözü işitir işitmez savuşup gitti. Bir daha da izini gören olmadı. Şeyh efendinin müritleri, misafirin görünmemesini, hizmetten kaçtığına, yahut elinden hizmet gelmediğine vererek şöyle dediler: "Zavallı çocuk, demek ki hizmet işine gelmedi!" Aradan birkaç gün geçti. Şeyh efendinin hizmetkârlarından biri ona çarşıda rast geldi. "Ey kendini beğenmiş genç! Şunu iyi bil ki, insanlar hizmet ederek yükselir, ancak bu şekilde bir makam sahibi olurlar. Dergâhtan kaçarak iyi bir şey yapmadın!" Genç yolcu, içi yanarak ağlamaya başladı, bir yandan da şöyle söylüyordu: "Ey cana can katan, gönüller aydınlatan dostum! Emri aldığım gibi mescidi temizlemeye gittim. Fakat baktım ki orada ne toz var, ne de toprak, her yer tertemiz. O tertemiz yerde kirli olan ancak bendim. Ayağımı ister istemez oradan çektim. Çünkü ben gidince mescit temizlenmiş olacaktı!" Derviş için biricik yol, kendini küçük görmektir. Yükselmek mi istiyorsun, gönülsüz olmaya bak! O damın bundan başka merdiveni yoktur. Meyveli dal başını aşağılara uzattığı gibi, akıllı insan da mütevazı olur. * * *
Tepside Yaprak
Ben kitaba, hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadan başlamayı çok seviyorum. Ne konusunu ne türünü bileyim, o ilk cümleden itibaren her şey sıfırdan bomboş bir düzlemin üzerine inşa edilsin istiyorum. Son zamanlarda kurgu kitap okurken bu konuyla alakalı aklımı kurcalayan bir mesele var: Kitabın uzunluğu. Herhangi bir yeri okurken kitabın son 30-40 sayfası kaldığını bilmemekten bahsediyorum. Bunun da farklı bir havası var katılıyorum ama zaten dediğim şey "asla bilmemeliyiz" falan değil. Keşke diyorum böyle bir seçeneğim de olsaydı. Bunu dijitalde yapmak daha kolay olur sanırım ama henüz matbu kitap seviciliğini bırakmadım. İşte bu kaç sayfa kaldığını bilmeden okuma olayı üzerine düşünürken kafamda şöyle canlandı. Yemekler için asansör oluyor hani. Şömineyi andırıyor ama tabağın tepsinin koyulduğu bir asansör. İşte ben okudukça yeni sayfa öyle bir asansörde gümüş bir tepsinin üzerinde gelecek odama. Asansörün kapısı son defa açıldığında tepsiyi boş bulacağım. Asansörün diğer ucunda size kitap seçecek güvendiğiniz biri olması gerek tabi. Her kitap olmasa da haftada bir ayda bir tane bu tarz okumak... Okuduğun yazının 5 sayfalık bir hikaye mi yoksa 300 sayfalık bir roman mı olduğunu bilmeden devam etmek. Deneyeceğim bunu. Merak etmeyin bir kitabın sayfalarını koparmayacak tuttuğum kişi. Yine kitap sayfası boyutunda yazıcıdan bastırabilir belki. Asansörü halletmedem de zor olacak gibi duruyor. Tepsiyi kapının altından falan uzatırız. Tepsi kesin olacak çünkü bütün bu meselenin ismini öyle koydum. Tepside Yaprak!
Hz. Zeynep
"Hicretin altıncı yılı Cemadiyelevvel’in beşinci günü Medine’de asil ve cefalı bir ailede bir kız çocuğu dünyaya gelmiştir. Bu kız çocuğu gelecek yıllarda insanlık tarihinin gidişatının değişmesinde büyük bir rol oynayacaktı. O tertemiz kız dünyaya geldikten sonra, değerli annesi Hz. Fatıma, kutlu eşi Hz. Ali’den bu kız çocuğuna bir isim
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.