Ne gerçeğe ne de gerçeği öğrenmeye tahammülümüz var. Çoğu zaman inanmak istediklerimiz, rutin yaşantımızdaki menfaatlerimizden ibaret. Bu yüzden sorgulanmalarına da tahammülümüz yok.
Dini öylesine kurumsallaştırmışız ki hakikatine dair en ufak bir söylemden dahi rahatsızlık duyuyoruz. Yalan, iftira, gıybet, haset, nefret, gösteriş, hamaset,