Sevgili dostlar, topraktan gelip toprağa giden bedendir, insan değildir. Hak bir dine sahip olmayanlar, insanı bedenden ibaret zanneden ler, topraktan geldigini ve toprağa gittigini zanneder. Dogum bi başlangıç, ölüm bir sondur bu düşünceye göre.
Halbuki hak dinde doğum bir başlangıç değildir, ölüm se bir son değildir; bir safhadan bir safhaya geçiştir. Onun için, biz topraktan gelip toprağa gidenlerden degiliz, Allah'tan gelip Allah'a gidenleriz. Gerçi herkes öyledir ama öyle oldugunu çok şükür bilenlerdeniz, diyelim.
Ondan sonraki safha ise dünyaya geliş safhası... Istisnasız bütün insanların peygamberzade oldugunu bilmemiz lazım. Hepimiz Ademogluyuz, hepimiz peygamber torunuyuz. Onun için Türkçedeki o cânım tabire çok dikkat etmek lazım: zât-ı aliniz. Zat başka bir şeydir, sıfat başka, isim başka... Bir insanın, mümin, muvahhid, musalli, hacı, kafir, ayyaş, iffetsiz, hırsız, hortumcu gibi isimlendirilen hälleri sifatlarıdır, zatı değildir. Sıfat değişir. Islam'ın başlangıcındaki tarihi olayları hatırlayalım. Hattab'ın oğlu Ömer, Resûlullah'ı vurmak, kesmek üzere elindeki kılıçla, katil namzeti Ömer olarak gitti, mümin Omer olarak, Hazret-i Ömer olarak döndü. Ömer, aynı Ömer. Ne oldu? Sıfatı değişti, müşriklikten Müslümanhga. Bugün de bir ayyaş "Ya Rabbi, bana yardım et!" diye yalvardı, duası oldu müstecab, bitti sarhoşlugu. Sıfatı değişti. Onun için kafir de, putperest de, iffetsiz de, hırsız da zat itibariyle saygıdeğerdir, çünkü peygamberzädedir, çünkü "halifetullah tir, mutlaka saygadegerdir. Kişiye düşen, onun sıfatımı düzeltmek için gayret göstermektir.