Fertlerde Allâh korkusu olmayınca, her millette ferdi, âileyi ve cemiyeti sarsan ibtilâlar hergün biraz daha artmaktadır. Ay'a adam gönderen, teknikte dünya milletlerinin bugün zirvesine çıkan Amerika "Eroin" ibtilâsının önüne geçmekten âciz kalmış, bu meyânda Türkiye'den haşhaş ekiminin yasaklanmasını istemiştir. 26 Aralık 1972 tarihli bir gazetede "Amerika'da Eroin Tutkunluğu ve Biz" başlıklı yazısında R. Oğuz Türkkan "Washington'da Beyazsaray'ın iki üç sokak ötesinde adam soyulur, kadın tecavüze uğrar ve boğazlanır. Ticarethâneler, dükkânlar hırsızlık ve soygunculuk yüzünden yılda milyarlarca dolar ziyân etmektedir." diye yazmaktadır. Bu ilim ve teknikte en ileri devletin içtimâî hüsrân ve buhrânı; artık üst tarafını siz düşünün.
Sayfa 473Kitabı okudu
başaramadığımız ve sonucu en hüsran verici olan konu Türkiye’nin güney sınırının belirlenmesinin ertelenmesi, yani esasen Kerkük ve Musul’u kaybedişimizdir. Çünkü orada petrol olduğu biliniyordu. Bunu bilen de Anglo-Persian Oil Company idi, yani bugünkü BP’nin atası olan şirket. Bunun bilindiğini biz nereden biliyoruz? 1929 senesinde yazılmış bilimsel bir makale var. Bunun yazarlarından George Martin Lees (1898-1955) 20 yılını Kürtlerle dağlarda jeoloji ile uğraşarak geçirmiş. Kürt kabilelerinde misafir olmuş ve bugünkü Türk sınırından Basra Körfezi’ne kadar olan bölgenin jeolojik haritalarını çıkartmış. Onun ve diğer iki arkadaşının değerlendirmeleri önce doğal olarak Anglo-Iranian Petrol şirketine sunulmuş. Şirket de devleti yani Lozan’da bizim karşımıza dikilecek olan İngiliz Dışişleri Bakanı 1. Kedeleston Markisi Lord George Curzon’u haberdar etmiş. Şunu unutmamak lazım, Osmanlı İmparatorluğu tarih sahnesinden çekildiği vakit Türkiye’nin bir tane diplomalı jeologu yok. Madenciler var, madenciler diyorum ama benim bildiğim bir tane var, o da zaten hanedanın damatlarından biri, Ali Kenan. Teknik Üniversite’nin ilk yerbilimleri öğretim üyesi. Özetle, yetişmiş adamın yok, bildiğin her şey dışarıdan geliyor.
Reklam
Tatlı bal misali bir diğer hatıram da, berî’dir. Hani, Kürtlerde Berivan adı var ya... Sürü sahipleri beş ay hesaplayarak, koyun ve keçilere koç ve teke salarlar. Bilirler ki, bu hayvanların gebelik süresi beş aydır. Her bölgenin iklimine göre hayvanların doğum yapmaları, keskin soğukların geçmesi hesaplanarak çiftleşme za­manları ayarlanır. Mesela bizim yöremizde bu, Eylül ayında yapı­lır. Böylece koyunların doğumları Şubat ayına ayarlanmış olur. Şubat ve Mart aylarında koyunlar sağılmaz, tüm sütlerinin yavru­ları tarafından emilmesi sağlanır. Ama Nisan ayı gelip her taraf yeşermeye başlayınca berî başlar. Sağıma, genellikle kızlar ve genç kadınlar gider. Bunlar daha evvel hazırlıklarını yapar, renk­li, püsküllü tûr denilen büyük çantalarının içine tuluklarını ko­yarlar. Çobanın sürüyü getirdiği yere neşeyle, şarkıyla giderler. Onların bu neşelerine, biz çocuklar da katılır, baharın çoşkusunu yeşillenmiş tabiatın kırlarında koşarak yaşardık.
Aşksız ve paramparçaydı yaşam bir inancın yüceliğinde buldum seni bir kavganın güzelliğinde sevdim. bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! Aşk demişti yaşamın bütün ustaları aşk ile sevmek bir güzelliği ve dövüşebilmek o güzellik uğruna. işte yüzünde badem çiçekleri saçlarında gülen toprak ve ilkbahar.
- ''Senin soyunda Kürtlük var mı?'' En hassas damarıma dokunmuştu. Bağırdım: - ''Deli misin? Nereden çıkarıyorsun?'' Hâlâ gülüyordu: - ''Hiç'' dedi. ''Kürde benziyorsun da...'' Elimdeki elbise fırçasını Nurullah'a doğru savurdum isabet ettiremeyince de üzerine saldırdım. Bu sırada gözlerim Turgut'un yüzüne ilişti sinsi sinsi gülüyordu. Biz ikimiz kaçıp kovalayarak koridora fırlayınca birdenbire durduk. Çünkü müdür geliyordu. Koşmalarımız derhal normal yürüyüşe döndü ve Kürtlere karşı beslediğim sempatiden eğlence çıkarmak isteyen Turgut'un manevrası, müdüre verilen birer selamla kazasız belasız sona erdi.
Sayfa 127Kitabı okudu
Oysa biz, kadınıyla erkeğiyle gücünü insanoğlunun yaratıcılığından ve yeteneğinden alan, çağdaş bir ülkede uygar ve aydınlık kentlerde yaşamak istiyoruz. İzlenecek yolun bilim yolu olduğuna inanıyoruz. Tanrı ile insan arasındaki inanç ilişkisinin, devlet üzerine dönüşmesini kabul etmiyoruz. Dürüstlük, dostluk, dayanışma, sevgi, barış, hoşgörü ve emeğe saygının yolumuzu aydınlatacağına inanıyoruz. 21. yüzyılın eşiğinde ilkelliğe, geriliğe, karanlığa hayır diyor çağdaş, uygar, ışıklı bir geleceği yaratmak için güç birliğine inanıyoruz. Çocuklarımızı aydınlık bir Türkiye'ye bırakmak istiyoruz.
Sayfa 141Kitabı okudu
Reklam
387 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.