Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hayatta olmak demek iniş çıkışlar yaşamak, dengesizlikler içinde denge bulmak demektir. Her şeyi dengeli bir hayat bize göre değildir ve ölümle eş değerdir.
Şeyleri üzerinize almayın
Bu anlaşmayı tüm çıkarımlarıyla birlikte uyguladığınızda kimsenin yaptığı hiçbir şeyin sizin yüzünüzden olmadığını görürsünüz. Birinin niyeti bu olsa bile siz hedef tahtasında oladurun, konu hiçbir zaman şahsi değildir. ___________ Çevrenin getirdikleriyle harmanlanmış iç dünyamızın da birliğiyle acı çekip zarar gördüğümüz insanları içimizden silip atabilmek için o kişinin iyi ya da kötü etiketiyle yargılamak ve buna göre hayatımızda olup olmamasına karar vermek durumunda değil miyiz? Kendimize bir iyilik yapıp defteri kapatabilmek adına birini affedebilmek için tam olarak neyin üzerinde durmamız gerekir? O kişinin iyi ya da kötü bir insan olmasının mı yoksa hedef on iki de olmamıza rağmen bize tattırdığı onca acının mı? Durumu şahsi olarak algılamayıp kişinin verdiği acıyı kendini yetiştirememesine veya geçmişte ki zorluklara katlanmasına bağlayıp yaşadıklarının üstesinden gelemediğine inanarak (bunun farkında olduğumuzdan dolayı kendimizi kişiyle kıyaslayıp daha güçlü olduğumuza ve bu acıyı atlatabileceğimize inanarak) onu affetmek ne kadar doğru, yararlı veya ne kadar başa çıkılabilir?
Reklam
Ümmetimizin binlerce derdi var ve bu dertler hiç küçülmüyor. Üstelik her geçen gün imtihan ağırlaşıyor. Bunları iyice bellemeli ve bilmeliyiz. İsterdim ki baharı konuşalım, baha- rı müjdeleyelim. Evet, bahar gelecek ama maale- sef yakın bir vadede gözükmüyor. Kışlar çetin gi- bi duruyor. Biz kendimizi kışa göre ayarlayalım, Allah bize bahar verirse bu bizim için bir müjde olur. Fakat şu an kışı yaşıyoruz ve bunun farkın da olmalıyız
Bize göre Tanrılarımız insanlardan üstün, ölümsüzdür; istediklerini yapabilirler; fakat yine de insanlar gibi sever, sevilir, üzülür, acı çeker, yaralanır, hastalanır, kızar, öç alır hatta kendileri tarafından iyi sayılmayan suçları işlerler.
"Şimdi gelelim bizim mahalleye hocam. Onlara göre de biz pantolon giyen, üniversiteye giden, üstüne üstelik bir de yüksek yapan (Yüksek lisans eğitimini kastediyor) kadınlar başımızı örtsek bile Müslüman sayılmıyoruz. Onlara göre de biz başını örten çıplaklarız. 'Müslüman bacım!' diye başlayıp evde kocasını bekleyen, çocuğuna bakan, bunlar içinde her zaman Allah'a şükretmemiz gerektiğini söyleyen bir 'bacı' rolü biçiyorlar bize. Allah aşkına hocam, yıllarca başörtüsü ile kamusal alana çıkma mücadelesi veren kadınlar bu erkeklerin biçtiği klasik fıkhın kalıplarına sığar mı?"
Bar Habreus ‘un anlattığına göre büyük Selçuklu devletinin kurucusu Selçuk’un babası Tukak, hazar kağanının ordusunda komutandır. Onun ölümünden sonra, hanedanın kurucusu olan Selçuk, Kağan’ın sarayında büyütülmüştür. İbn-i al adim in Halep tarihi adlı eseri, bize gene Selçuk’un babasının Hazar Türklerinin önde gelenlerinden biri olduğunu söylemektedir. İbni hassul adlı tarihçi ise, Selçuk’un kılıcını çekip Hazar kanununa vurduğunu ve elindeki kamçııyla onu dövdüğünü anlatmaktadır. Böylelikle Hazarlarla Selçuk sülalesinin kurucuları arasında yakın ilişkiler olduğu , sonradan bu yakınlığın bozulduğu belli olmaktadır. Bunun nedeni belki de Selçukluların İslam dinini kabul etmesidir. Oysa bu sırada Kumanlar ve öteki Oğuz boyları putperest kalmışlardır. Ne olursa olsun, uzaklaşmadan sonra bile Hazar etkisi bir zaman sürmüş olmalı ki, Selçuk’un dörttoğlu’ndan biri ancak Yahudilere özgü bir ad olan İsrail adını taşımaktadır. Torunlarından biri ise Davuttur ( David). Bu adların, önde gelen Oğuz aileleri ile hazarlar arasındaki ilişkinin sonucu olduğu düşünülebilir. Yahudi adlarının Oğuzların bir başka kolu olan kumanda da kullanıldığını söylemek yerinde olur.
Reklam
Cahil ve önyargılı toplumumuz
"Stephen, insanlığı neyin mutlu edeceğini biliyor muyuz? Makinelerin bildiği sayısız faktör hakkında bizim en ufak bir fikrimiz yok! Örnek vermek gerekirse, teknik medeniyetimiz çoğu insanı mutlu değil, mutsuz etti. Belki kültürel yönden daha zayıf, nüfusu daha az, geçimini tarımla sağlayan kırsal bir medeniyet kurmuş olsak, insanlara daha iyi gelecekti. Eğer öyleyse, Makineler bu yönde ilerleme sağlamak zorunda. Hem de bizim haberimiz olmadan, çünkü cahil ve önyargılı toplumumuza göre en alışkın olduğumuz şey neyse, insanlar için en iyisi odur, o yüzden de değişime karşı gelmek isteyebiliriz. Belki bize en uygun olan, tüm dünyanın kentleşmesidir ya da kast sitemidir veya mutlak anarşidir. Bunu biz bilemeyiz. Sadece Makineler bilebilir ve bizi o günlere kavuşturacak olan da yine Makinelerdir."
Sayfa 232 - Ek bilgi yok.
Yazarımıza göre mesele, yoksulların haysiyeti meselesiydi ve insanoğlunun peşinden koştuğu şey, ne iktidar ne de başka bir dünya hayaliydi. İnsanlar sadece bir hikayenin içinde erimek istiyorlardı. İnsan, bize belletilmeye çalışılanın aksine, ancak kendini feda edince mutlu oluyordu.
Sayfa 215
Bizim kendimizle ve dünyayla kurduğumuz ilişkiye göre, yaşadığımız gerçeğin bize verdiği acıya ya da sevince göre, geçip geldiğimiz geçmiş aklımızda kalbimizde gövdemizde istediği gibi at koşturacaktır. Bu, bir gün kötü bir hatırayı güzelleştirecektir, bir gün yaşadığımız sevinci karartacaktır.
Seyahat, hele deniz seyahati, ruhun bütün dertlerine devadır.
Sayfa 108Kitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.