Şehirden kesitler sunan ve bunu da akıp giden bir dille yapan öykülerden oluşuyor Baharda Yine Geliriz. Bir tepede oturmuşsunuz da bütün şehri, olan biteni oradan sakince izliyormuşsunuz hissi veriyor kitap. Hayatın karmaşasında öyle sakince ilerliyor.
Bizim Büyük Çaresizliğimiz ile tanışıp uzun süre ara verenlerdenim Barış Bıçakçı'ya. Baharda Yine Geliriz önce ismiyle sonra da kapak fotoğrafı ile "Haydi artık, zamanıdır." dedi. Bu defa güzel hislerle vedalaştık Bıçakçı ile.
Aralarında Şehir Rehberi (bize şehirden haber veren) adlı bölümlere yer verilen kısacık öykülerle bir sürü insanın hayatına yolculuk yapıyoruz bu kitapta. Balkondaki adam, berber koltuğundaki müşteri, gece sokakta karşılaşılan arkadaş, huysuz komşu, şirket yemeği konuşmaları, 99 depremi (ki ben bunu yaşayanlardanım), Ankara sokakları,... Birçok hayattan kısacık kesitler sunmakla kalmayıp betimlemeleriyle bütün olan biteni capcanlı karşımızda belirtiveriyor Barış Bıçakçı.
Eski bir fotoğrafa bakarken, denizi izlerken, vapurdaki konuşmaları dinlerken ya da oturduğumuz kafenin önünde geçen insanlara yazdığımız hikâyeler gibi bu kitap. Karmaşaya dışardan bakıp durgunlaştırmak, 'an'ı önemli kılmak gibi. Seçtiği her kesit uzayıp gidiverecekken bunu tam zamanında hem de eksiklik hissettirmeden bitirmesi Barış Bıçakçı'nın kaleminin ustalığı bence.