Ne kadar yalnızız!
N; Samanyolu Galaksisindeki yıldızların sayısı, fp; gezegen sistemleri bulunan yıldızların oranı, ne; belirli bir sistemde çevresel koşullar açısından yaşanmaya elverişli gezegenlerin sayısı, fl; hayatın başladığı ve yaşanmaya elverişli gezegenlerin oranı, fi; akıllı canlılara ait hayat şekillerinin geliştiği gezegenler, fc; haberleşebilecek
Eğitim Sistemi
“Biz öğrenciyken hocalarımız günlük, hatta saatlik plan yaparlardı bizim için. ödevlerimiz, derslerimiz, ne yapacağımız son derece netti. tarih dersinde hangi konuyu çalışacağımız, geometriden hangi teoremi işleyeceğimiz, neler yazacağımız ve hangi parçayı tercüme edeceğimiz belliydi. bize yardımcı olur ve teşvik ederler, bazen de azarlarlardı. derse ilgimizin uyanması ve canlı tutulması gayet basit bir şeydi. şimdi ise durum çok farklı. ne yapacağımıza dair kesin bir plan yok. canımız nasıl isterse vaktimizi öyle geçiriyoruz. yapacağımız işleri planlama konusunda nasıl inisiyatif alacağımız bize hiç öğretilmediği gibi, bu zamana kadar hep yardımla ve destekle ilerlemiş kişiler olarak can simidiyle yüzme öğrendikten sonra öylece denize atılmış gibiyiz. boğulup gideceğimize hiç şüphe yok.”
Reklam
Şunu anladık ki dertlerimizi ele alarak sadece konuşmak, durmadan gevezelik etmek bizi yalnız adiliğe, doktrinciliğe sürükleyecek, başka hiçbir işe yaramayacak; gördük ki bizim o akıl hocalarımız, önde giden kişilerimiz, hatta gerçekçilerimiz hiçbir işe yaramıyorlar. Saçma sapan şeylerden, sanattan, soyut yaratıcılıktan, parlamentoculuktan, hukuktan, daha bilmem ne karın ağrısından söz edip duruyoruz. Oysa asıl konu günlük ekmeğimiz, bizi boğarcasına üzerimize çullanmış boşinanlarımızdır, tek namuslu insandan yoksun olduğumuz için hisse senedi ile çalışan bütün şirketlerimizin arka arkaya iflas etmesidir, hükümetin sağlamaya çalıştığı özgürlük bile köylümüz meyhaneye gidip kafayı tütsüleyebilmek için kendi malını bile çalmaya hazır olduğundan belki de pek lehimize olmayacak.
Sayfa 104Kitabı okudu
“Ah insanlarımız. Ah küçük hesaplarımız. Ah dün akşam ne yediğini unutanlarımız.”
Demek ki ne zaman içimizden, "Yapamayacağım ya Rabbi!" diye geçecek olsa hemen toparlanıp سَمِعْنَا وَأَطَعْنا "Rabbimiz böyle buyuruyorsa böyledir." diyeceğiz. Tabii ki eksiklerimiz, hatalarımız olur. Zorlandığımız her yerde Allah'ın affını talep ederek, O'na bel bağlayarak غُفْرَانَكَ رَبَّنَا "Bağışlamanı dileriz." diyeceğiz. Başka kapımız yok zira. … Hepimize zor gelen emirler yok mu? Niçin zor gelir? Sebebi o işin zorluğu değil, bizim o konudaki zayıflığımızdır.
"Öpücük kadar çirkin bir şey düşünemem" diyordu. "O da sadizm belirtilerinden bir şey, müthiş bir hatira... Öpücüğün ilkel şekli ne idi? Biliyor musunuz? Şüphesiz hayır, değil mi? Isırmak, ısırmaktı. Bizim pek eski asırlarda yaşayan babalarımız müthiş sadistlerdi. Dişisini gagasıyla öldüren sülünler gibi annelerimizi ısırıyorlardı. Zaman, geçen asırlar onların hastalığını tedavi etti, eğilimlerini yumuşattı. Bu ısırma hafifledi. Yavaş yavaş sonunda öpücük oldu."
Reklam
413 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.