Dede ve babalarımız "bugünlere şükür" derlerdi. Biz ve çocuklarımız ise "yarınlar bizim" diyoruz. Artık bu ne demekse?
Hâlâ böyle bir şey olabiliyorsa eğer, şimdiye dek yazılan, yapılan, düşünülen her şey ne kadar anlamsız! Binlerce yıllık uygarlık böyle sel gibi kan akıtılmasını, bu işkence zindanlarından yüz binlercesinin işlemesini bile engelleyemiyorsa her şey yalan ve boş olmalı. Savaşın ne olduğunu insan ancak askerî hastanede anlıyor. Ben gencim, yirmi yaşımdayım; ama yaşam hakkında umutsuzluktan, ölümden, korkudan ve son derece saçma bir yüzeysellikle çok derin acıların iç içeliğinden başka bir şey bilmiyorum. Halkların birbirlerine karşı kışkırtılarak birbirlerini ses çıkarmadan, körükörüne, aptalcasına, büyük bir boyun eğiş ve masumiyetle öldürüşlerini görüyorum. Dünyanın en akıllı beyinlerinin tüm bunları daha da şeytanca ve uzun süreli hâle getirmek için silahlar ve sözler bulduklarını görüyorum. Ve bunu benimle birlikte buradaki ve karşı taraftaki, tüm dünyadaki akranlarım görüyor, benimle birlikte benim kuşağım bunu yaşıyor. Günün birinde ayağa kalkıp karşılarına dikilerek hesap sorarsak acaba babalarımız ne yapar? Savaşın olmadığı bir döneme gelindiğinde bizden ne bekleyebilirler ki? Yıllar boyu işimiz öldürmekti. Bu, yaşamdaki ilk mesleğimizdi. Yaşam hakkındaki bilgilerimiz ölümle sınırlı. Bundan sonrası ne olabilir ki? Ve bizim hâlimiz ne olacak?
Sayfa 188 - İnkılapKitabı okudu
Reklam
"Ah insanlarımız, dedi, Ah insanlarımız. Ah küçük hesaplarımız. Ah dün akşam ne yediğini unutanlarımız."
Sayfa 206 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
ekmek
-Sonra şunu anladık ki dertlerimizi ele alarak yalnızca konuşmak, durmadan gevezelik etmek bizi yalnız adiliğe, doktrinciliğe sürükleyerek, başka hiçbir işe yaramayacak; gördük ki, bizim o akıl hocalarımız, önde giden kişilerimiz, hatta gerçekçilerimiz hiçbir işe yaramıyorlar. Saçma-sapan şeylerden, sanattan, soyut yaratıcılıktan, parlamentoculuktan, hukuktan, daha bilmem ne karın ağrısından söz edip duruyoruz. Oysa asıl konu, günlük ekmeğimiz, bizi boğarcasına üzerimize çullanmış boş insanlarımızdır, tek namuslu insandan yoksun olduğumuz için hisse senediyle çalışan bütün şirketlerimizin arka arkaya iflas etmesidir, hükümetin sağlamaya çalıştığı özgürlük bile, köylümüz meyhaneye gidip kafayı tütsüleyebilmek için kendi malını bile çalmaya hazır olduğundan, belki de pek lehimize olmayacak.
Roboski hâlâ kanıyor Yenigün gazetesi, 28 Aralık 2013 İki yıl önce, 28 Aralık 2011'de Şırnak’a bağlı Uludere (Roboski) kırsalında Türk Hava Kuvvetleri’ne ait F-16’ların bombalaması sonucunda 34 yurttaşımızı yitirmiştik. Olayın ikinci yıl dönümü çeşitli etkinliklerle anılırken, gerçeğin hâlâ ortaya çıkmamış olmasına duyulan tepkiler
Sayfa 150 - Özel bir söyleşiKitabı okudu
Haydut Karokep Jarvinen konuşmasında Haydut Karokep’in hayatını hatırlattı: -Efendiler! Bundan yirmi beş yıl önce bütün Finlandiya’yı heyecan ve dehşet içinde bırakan Johan Karokep ismini hatırlıyor musunuz? Karokep, bir hırsız ve hayduttu. Büyük şehirlerdeki bankaları, işyerlerini ve kiliseleri soyardı. Hırsızlık yaparken âdeta polise
Reklam
Geri141
419 öğeden 411 ile 419 arasındakiler gösteriliyor.