Yazıcıoğlu, Erdoğan'a şöyle diyor: "Kardeşim zaman ve hadiseler bana öğretti ki, Amerika'nın desteğindeki bir siyasete hizmet edilmiyor. Eğer millete dayanarak siyaset yapacaksan geleyim. Aksi takdirde Amerika hep kendine hizmet ettirir."
Erdoğan, Yazıcıoğlu'na şöyle yanıt veriyor: "Bir müddet Amerika'nın dediklerini yaparız, sonra millete hizmet ederiz. Mani olurlarsa dirsek vurur, gideriz." Ve Yazıcıoğlu'nun tarihe geçen cevabı: ''Amerika dir sek vurulacak bir güç değil. Fil ile gireceğin yataktan ezi lerek çıkarsın." (Bkz. Haber?, 11 Ocak 2014)
Enes
@enesbir
·
3ay
Necmettin Erbakan ve Muhsin Yazıcıoğlu tarafından reddedildiği, Abdullah Gül ile Recep Tayyip Erdoğan tarafından kabul edildiği belirtilen proje ile ilgili M. Ali Bu lut'un yazdığına göre Erdoğan ve Yazıcıoğlu arasında şu diyalog geçiyor ...
Ebu Umran radiyallahu anh rivayet ediyor: «Biz Rum şehrinde (İstanbul'da) idik (İslam ordusunun İstanbul'u muhasarasını anlatıyor.) Rumlar büyük bir kuvvetle bize karşı çıktılar. Onlar kadar ve hatta onlardan daha fazla bir kuvvetle karşılık verdik. O gün Mısır ordusunun başında kumandan olarak Amir oğlu Ukbe bulunuyordu. Düşmana karşı
Küfür Yobazları bilim adına ne yapmak istedi de,
müslümanlar ona engel oldu? Kilise kapılarını ka-
patıp saatlerce, "Atın ağzında kaç tane diş var?" diye
tartışan, genç bir papazın, Bu kadar tartışmaya ne
hacet var. Çıkalım, ilk bulduğumuz atın ağzını açıp,dişlerini sayalım." teklifi karşısında sarsılıp, "Vay Kâfir! Sen bilmez misin ki, Tanrı herşeyi incilde haber vermiştir. Atın ağzındaki dişlerin sayısını da İncilden
çıkaracaksın" deyip genç papazı yaka paça dışarı atan,sonra da kaldıkları yerden tartışmaya devam eden bir cemiyet bizde olmuş mudur ya da "Dünya dönüyor.
dediğinden dolayı incil'e muhalefet etmekle suçla-
nan, Engizisyonda yargılanıp hapsedilen Galileo gibi
mazlumlar var mıdır tarihimizde!? İspanya ve Sicilya üzerinden Batı'yı uyandıran, Rönesans'a hazırlayan, ona helaya varıncaya kadar hayatı anlatan, insanları
Kilise'nin masallarından arınmaya çağıran İslâm değil midir? O halde bu mustağribler niçin hâlâ Batı'yı kıblegah, Islâmı düşman bilir?!
...?...?/1989...
Kendini haddinden fazla duyumsadığı için acıya ve korkuyuda haddinden fazla duyarlı arkadaşım için, burası tam bir cehennemdi. Her şeyiyle farklıydı Ankara'dan. Çok kültürlü, birçok etnik gruptan oluşan, bu etnik grupların bir nevi kabileci bir tutumla diğerleriyle arasına sınırlar koyarak birbirinden ayrıştığı, etnik
Bu kitabı okuyacak arkadaşlar, hiç kuşkum yok, epey şey öğrenecekler, yararlanacaklar. Benim şahsen yararım ise şu oldu. Çocukken kırk yılda bir eve uğradığında, öğleden sonraları dinlenmeye, yatağına uzanır; beni de yanına çağırır, yanına, koluna yatırırdı. Bu yazıları okurken o demlerde kokladığım o güzel insan kokusu yeniden burnumu
izz b. Abdisselâm'ın öğrencilerinden el-Bâci hâdiseyi şöyle nakletmektedir: "Hocamız bir Bayram günü Eyyübi Hükümdarı Eyyûb'un yanına kaleye gitti. Orduyu ve devlet erkânını hükümdarın önünde saf saf dizilmiş halde gördü. el-Meliku's-Salih de Bayram günlerine
özgü bir şaşaa içerisinde, Mısır hükümdarlarının âdeti üzere süslü