232 syf.
·
Not rated
İNCELEME DEĞİL DE DERS NOTU DİYEBİLİRİZ YA DA ÖZET :)
GİRİŞ Bir dili "zengin" ya da "yoksul" olarak nitelemek için gerekli olan ölçütleri açıklarken cevaplanması gereken bazı soruların listesi ile başlıyor kitabımız bu sorular, bir dildeki sözcük sayısının o dili zengin ya da fakir dil olarak belirlemede etkisi ; sözcüklerin nesneleri, evreni, insan davranışlarını ayrı ayrı
Türkçenin Zenginlikleri İncelikleri
Türkçenin Zenginlikleri İncelikleriDoğan Aksan · Bilgi Yayınevi · 2005143 okunma
Tevrattaki Süleyman şarkıları
Tevratta Süleyman'ın Şarkılar Şarkısı bölümünde bulunan açık saçık aşk şiirlerinin neden böyle dini bir kitaba girdiği konusu yüz yıllar boyunca bu alanda çalışan bilginleri düşündürmüş durmuştur. Ancak ilk olarak İstanbul'da bulunup yayımlanan iki aşk şiiri ve onlara benzer diğer şiirlerin bulunmasıyla bunun açıklanması sağlandı.¹¹
Sayfa 256 - Kaynak yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ben bu konuların Kur'an'a ve İslamiyete geçmiş olanlarından söz edeceğim. Evrenin yaradılışı: Sumerlilere göre adı Tanrıça Nammu olan uçsuz bucaksız bir sudan gök ve yer birleşik olarak çıkıyor. Tanrı Enlil onları ayırıyor. Yer Tanrıçası insanı balçıktan Tanrılara iş görsün diye yaratıyor. Tevratta, büyük bir deniz üzerinde
Sayfa 56 - Kaynak yayınlarıKitabı okudu
Yoklamalarda ekseriyeti Balyoz'un bir kumpas olduğu ifadesine katılan halkımız, dönüp o kumpasın kurulmasında ilk elden yardımcı olduğunu (yanıltıldık diyerek!) ifade eden hükümetimize yine %45 gibi bir oy verecek, iftirayla hayatı karartılanların işkencesine seyirci kalmaya devam edecektir. Hiç suçsuz yere 5-6 sene hapsedildiğinizi, onurunuzun, yaşamınızın idealinin elinizden alındığını, hatta sağlığınızı kaybettiğinizi, ailenizin, çoluğunuzun çocuğunuzun yaşam hevesinin eritildiğini düşünün. Eğer tahminim haklı çıkarsa, halkımızın sebep-sonuç ilişkisini kurmaktan aciz olduğu belgelenmiş olacaktır. Böyle bir toplumda, bilimi falan boş verdim, ne demokrasi ne de en ilkelinden bile olsa medeniyet yaşayabilir. Bkz. Afganistan!
bkz ingiltere
+"Korkmana gerek yok. Halkımız betimlemelerden hiçbir şey anlamaz." -"Pratiktirler de ondan." +"Pratiklikten ziyade kurnazdırlar. Hesap defterlerini tutarken aptallıklarını zenginlikle, kötülüklerini ikiyüzlülükle telâfi ederler."
Yoklamalarda ekseriyeti Balyoz'un bir kumpas olduğu ifadesine katılan halkımız, dönüp o kumpasın kurulmasında ilk elden yardımcı olduğunu (yanıltıldık diyerek!) ifade eden hükumetimize yine %45 gibi bir oy verecek, iftirayla hayatı karartılanların işkencesine seyirci kalmaya devam edecektir. Hiç suçsuz yere 5-6 sene hapsedildiğinizi, onurunuzun, yaşamınızın idealinin elinizden alındığını, hatta sağlığınızı kaybettiğinizi, ailenizin, çoluğunuzun-çocuğunuzun yaşam hevesinin eritildiğini düşünün. Eğer tahminim haklı çıkarsa, halkımızın sebep-sonuç ilişkisini kurmaktan aciz olduğu belgelenmiş olacaktır. Böyle bir toplumda, bilimi falan boş verdim, ne demokrasi ne de en ilkelinden bile olsa medeniyet yaşayabilir. Bkz. Afganistan!
Sayfa 40
Reklam
Bkz. Koşulsuz buyruk
Halkımız hâlâ öyle toy, öyle saftır ki, sonunda "kıssadan hisse" çıkaramadığı bir öyküyü anlamaz. Bakarsınız gülünç bir yeri atlar, bir hicvi kavrayamaz; yani kötü yetiştirilmiştir kısacası. Saygıdeğer bir kitapta olduğu gibi, saygıdeğer bir toplulukta da aşağılamanın yeri olmadığını daha öğrenmemiştir; çağdaş eğitimin çok daha keskin bir silah yarattığını, bu silahın da, görünmez olmasına rağmen, dalkavukluk kılığına bürünerek tam hedefi bulan, kaçınılmaz, öldürücü bir silah olduğunu bilmemektedir. Bizim halkımız, savaşan saraylara mensup iki diplomatın konuşmalarına kulak verip onların yakın bir arkadaşlık uğruna kendi hükümetlerini aldattıklarına inanan saf bir taşralıya benzer.
Sayfa 9 - Can Yayınları - Lermontov, Önsöz
“Yoklamalarda ekseriyeti Balyoz'un bir kumpas olduğu ifadesine katılan halkımız, dönüp o kumpasın kurulmasında ilk elden yardımcı olduğunu (yanıltıldık diyerek!) ifade eden hükümetimize yine %45 gibi bir oy verecek, iftirayla hayatı karartılanların işkencesine seyirci kalmaya devam edecektir. Hiç suçsuz yere 5-6 sene hapsedildiğinizi, onurunuzun, yaşamınızın idealinin elinizden alındığını, hatta sağlığınızı kaybettiğinizi, ailenizin, çoluğunuzun-çocuğunuzun yaşam hevesinin eritildiğini düşünün. Eğer tahminim haklı çıkarsa, halkımızın sebep-sonuç ilişkisini kurmaktan aciz olduğu belgelenmiş olacaktır. Böyle bir toplumda, bilimi falan boş verdim, ne demokrasi ne de en ilkelinden bile olsa medeniyet yaşayabilir. Bkz. Afganistan!”