Emre Eru

"Saf Aklın Eleştirisi"nde çok ünlü ve aynı ölçüde, çok çok güzel bir bölüm vardır -"algının beklentileri" başlıklı. Tam da başka bir düzeyde Kant'ın, sonradan Hölderlin'in anlatacağının aynısı bir hikâyeyi bize anlattığını göstermek isterdim. Ama bu Yunan tragedyası konusunda değil. Tuhaf gelebilir ama bilimsel fizik hakkında. "Algının beklentileri" başlığı altında olağanüstü on iki sayfa var.
Reklam
Böylece Hölderlin şunu diyebiliyor: insan (yani zaman bilinci) artık bir kesiklikten başka bir şey değil, Tanrı artık boş bir zamandan başka bir şey değil. Bu ikili bir yüz çevirmedir. Kant bu noktaya kadar varmamıştı - hemen belirteceğim çok basit bir nedenle: Aslında Kant Tanrıyı ve ruhu bilinçten türetiyordu.
Ve, fırtınalı gecelerde, gözlerim çakmak çakmak, saçlarım fırtınada kamçı gibi savrulurken, ben, tıpkı yol ortasında yapayalnız bir taş gibi, insan konudarının çevresinde dolaştığım sırada, bacaların içine sıvanan kurum gibi kapkara bir kadife parçasıyla örterim yıpranmış yüzümü:

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Güneşin kendisi götürdü beni karanlığa; öylesine kalındı ki aydınlığı, evreni bütün biçimleriyle pıhtılaştırıyor, bir karanlık parıltıya boğuyordu.
İnsan yok olurmuş. Olabilir. Ama dayanarak yok olalım. Yazgımız hiçlikse bile, bunu kendimiz hak etmiş olmayalım. Oberman
Sayfa 124Kitabı okudu
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam