Bir hatıranın beyinden silinmesi ile kalpten silinmesi arasında fark var. Anılar, senin için ve olduğun kişi için ne kadar fazla anlam ifade ederse, kalp de unutmakta o kadar zorlanıyor.
Günlerin neden bir dengesi yoktur
Bir gün çok iyiyken bir gün neden diğerinin acısı hunharca çıkar?
Yok mudur bunların bir arası
Ya da olamaz mı tüm günler güzel..✨
"En iyi tanıdığınızı sandığınız insan birden hayatınızdan kaybolsa ve onu düşünmeye başlasanız birlikteyken fark etmediğiniz, merakınızı uyandırmayan kaç bin cevapsız soru olduğunu anlayıverirsiniz. Niye o kadar konuşkandı, çocukluğunda neler yapmıştı, aklından size söylemediği neler geçmişti, düşündüklerinin ne kadarını söylemişti size, söylediklerini niye söylemişti; hiç yalan söylemiş miydi, söylemişse niye söylemişti; sizi sakınmak, sizi gerçeklerin yaralayıcılığından korumak için miydi yalan söylemesi, yoksa sizi aldatmayı mı amaçlıyordu? Hâlbuki sayısını bile hatırlamadığınız diyaloglar da yaşanmış aranızda."
Bir kez kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık. Ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan bütün insanları anlar.
Özledim seni...
Ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir.
Beynimi uyuşturuyor özlemin...
Çok sık birlikte olmasak bile
benimle olduğunu bilmenin
bunca zamandır içimi ısıttığını
yeni yeni anlıyorum.
Yokluğun,
Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sızı olmaktan çıkıp mütemadiyen bir boşluğa...
...
"Acınız, alışkanlığınızı saklayan kabuğun kırılışıdır "der Halil Cibran. Acıdan, sızıdan sıyrılır dua filizi. "Nasıl bir meyvenin çekirdeği, kalbi güneşi görebilsin diye kabuğunu kırmak zorundaysa, siz de acıyı bilmelisiniz." Acıyı bildiğimizde, kalıbımızla birlikte kalbimiz de yakarışın dizi dibinde buluyor kendini. Güneş doğuyor. Bahar kokuyor.
Onu aklımdan çıkaramıyordum. Acı çekmek ne demekmiş asıl şimdi anlıyordum. Acı çekmek bayılana dek dayak yemek değildi. Ayaktaki cam kesiğine eczanede dikiş attırmak değildi. Asıl acı, kalbi baştan aşağı sancılara boğan, insana sırrını kimselere anlatmadan ölmeyi arzulatan bir şeydi. Kolları, başı hep dermansız bırakan, yastıkta öbür yana dönme isteğini bile söndüren bir şey.
Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.