Mutluluk nedir diye sorsanız bana , kaşıntıdır derim . Bir gün az kaldı mutlu oluyordum . Bir sancı saplandı belime , kıvrana kıvrana yatağa düştüm . Böbrek taşı imiş . Sancıdan öleceğim . Sabaha karşı idi , doktor geldi , morfin yaptı . Derdemez o korkunç sancı kesiliverdi , çok güzel bir dünya başladı birdenbire ... İnanamıyordum ... Mutlu idim , tam anlamı ile mutlu ... Mutluluğumu doya doya tatmak istiyordum ... Ama o ara , kulağımın arkası kaşındı azıcık . Şöyle sinek ısırmış gibi . Bense kolumu kıpırdatmak istemiyordum , mutluluğuma ara vermemek için . Ama o kaşıntı bozuyordu mutluluğumu . Çaresiz kaldırdım kolumu , kulağımın arkasını kaşıdım , tam olsun mutluluğum diye . Kolumu gene yanıma uzattım . Biraz sonra ... Biraz sonra gene o kaşıntı . Kaşıdım , biraz sonra gene. Gene kaşıdım . Bitmedi , bitmedi namussuz kaşıntı , iğneledi durdu ve berbat etti mutluluğumu. O günden beri, ne zaman şöyle mutluluğa benzer bir şey duyacak olsam, bakalım bunun kaşıntısı nerden başlayacak diye beklerim. Beklediğim de gelir başıma.
Sayfa 115 - Everest açık hava