book blogerr

book blogerr
@book_blogerr
"Denizi görüyor musun oğul?" "Insanlar da o sular gibi. Yaşadıklarını içlerine ata ata yaşlanınca deniz gibi oluyorlar. Biriktikçe birikiyor, sonra ağır gelmeye başlıyor. Bir fırtına kopuveriyor sonra. Gençlikte benim de gönlüm kaydı, ben de yaşadıklarımı içime attım. Bu dünyaya gelip de muradını alan pek azdır. Ama Allah razı olsun babaannende, beni hoş tuttu, ben de onu hoş tuttum," dedi.
Reklam
"Nehirle rüzgâr, iki kardeş, iki karındaş gibidir, aynı gücün eseridir. Yan yana gibi dururlar ama onlardan biri hep, diğerinin ter sine ya akar ya eser."
Insan var olduğundan beri hekimlik de var olmuş. İlk hekim, acı içinde kıvranan insana yardım amacıyla elini ilk uzatan insan. dı, diyerek başladı anlatmaya. "Birey için hafıza ne ise, insanlık için de tarih odur. İnsan, kendini tanımak için geçmişini araştınız, geleceğe bir şeyler bırakmak için de bilgisini çevresindekilere öğretir ya da yazar. Tip tarihi, tıp biliminin neresinde olduğumuzu öğretmesi açısından önemli. Bilgi verir, şimdiye kadar yaşadı ğınız hayata tekrar başka gözle bakmamızı sağlar, şartlanmalarımızdan kurtarmak ister," dedi.

Reader Follow Recommendations

See All
Dedemin söylediklerini kabullendim. Yetiştiğim aile ortamında gördüklerimden olsa gerek, yaşlılanyla birlikte yaşayan toplumlanın çok şanslı olduğunu düşünürüm hep. Insan büyük leriyle konuştuğu zaman bilgeliğin yaşanmışlıktan beslendiğini daha iyi anlıyor. Hele de toprak insanıyla! Yaşanmışlıklar birikimlerimizi, birikimlerimiz de bilgeliklerimizi oluşturuyor, yaşanılıyor ve öğreniliyor. Dedem de yaşamış ve öğrenmişti, bana yol gös termek istiyordu...
Dediği doğruydu. Sosyal medyayı kullanmıyor, kullanmak da istemiyordum, hani şu bahsettiğim Big Data meselesinden dolayı. Bankalar ve büyük şirketler alışveriş eğilimlerinizi, dünya görüşünüzü, alışkanlıklarınızı saniyeler içinde bir tuşa basarak spit edebiliyor, toplum yönlendirmelerinde kullanabiliyorlardı.
Reklam
"Yaradan seni korumuş! Doğumla birlikte yaşamın kendisi aslında bir mucize. Ama senin gibi enkaz altından sağ salim çıkıp, bunu yakınındakilere hisset- tirmeden, çocuk yaşında ayaklarının üzerinde durabilmek, gelecek planları yapabilmek, gülebilmek, çevrene umut ışığı olabilmek gerçek bir mucize. Bizler yaşam yolculuğumuzda, seninle boşuna karşılaşmadık, diye düşünüyorum. Eğer sen de bu yolculuğunda, yol arkadaşlarından biri olarak bizi seçersen çok mutlu olacağız. Seni seviyoruz."
Dönüşte sınıf arkadaşlarıma Türk lokumu alıp getiriyordum. Bayılıyordu kızlar lokumun tadına. Bana da Türkish delight" diye takılıyorlardı. Yolculuk sonrasında onlara anlatacak bir sürü de hikâyem oluyordu.
Okuldaki ilk dersimiz, İngiliz Dili ve Edebiyatı olmuştu. Öğretmenimiz, "Taşındığınız her yeni şehir, yeni bir tual gibidir. Fırça sizin elinizdedir. Yaşadığınız sürece o tuali fırça darbeleriyle renklendirirsiniz," demişti. "Şehrinizi sevin, o şehirde yaşayanları sevin, o şehrin kimliğinde olanları sevin, tualinizi sevin. Fırçanızı iyi kullanmayı öğrenin ki sonunda, size ait hikâyelerden güzel bir resim
Hayatlar nehirler gibi akıp gidiyordu. Akıp giderken de kıyılardan aldıklanı kadar kıyılara bıraktıkları da vardı. Yaşam da sürprizlerle doluydu. Ona ait planlar yapılırken o hep kendi bildiğini yapardı. Bunu bilmemize rağmen plan yapımaktan asla vazgeçmeyiz. Fukara umutlarımızdı bizi var eden, yarınların daha iyi olacağının haberini veren. Yoksa karanlık olurdu bu dünya. Umutlar yanınlarımıza ışık tutuyor.
Öyle ise bu yürek kimi seveceğini bilecekti. Önemli olan ona kulak vermekti. İllaki hayat bizden aldıklarının yerine venilerini verecekti. Nehirlerin durmadan aktığı gibi ya- şam da tüm hızıyla akıyordu. O zaman biz de akmalıyız. Durmak yok. Gelsin hayat istediği gibi.
Reklam
Her insanın yolu farklılıklar dolu olsa da ortak yönlerimiz bizi bir bütün kılarak birbirimize yoldaşlık etmeyi mümkün hale getirir. Burada mühim olan nokta şudur. Çıkmış oldu ğunuz yoldan sapmayın ve geri dönmeyin. Siz yolda talebeyseniz o güce ihtiyacınız var. İleride başkalarına yardım edebilirsiniz ama çıkacağınız yolda, sizinle hemfikir olmayan kimseyi beraber yürümek için ısrarla çağırmayın, çünkü yola, ikna edilmişler ile değil, inanmışlar ile çıkılır.
Unutmanın yararları diyorduk. gülmeni sağlar mesela. İnsan on yaşına kadar güldürüklü her şeyi görür, duyar, yani artık gülecek şey kalmaz hayat. ta. Kalmaz ama unuturuz işte. İyi ki de unuturuz, o sayede güleriz. Gülmek için şaşırmak lazım, şaşmak. Unutmayan şaşıramaz.
Onlar belleğimizin bekçileri, muhafızlan. İçinde anılar olan meskenleri terk ettik mi bellek mellek kalmıyor. Yitip gidiyor güzel çirkin ne varsa. Bence babanın çöküşünü hızlandıran da evden çıkış oldu işte. Belleğini o ıslak evde bıraktı.
Üç halimiz var: bakan, gözüken, kendilik. Yal nizken kendimiziz. En azından kendimize en yakın halimiz. Bakarken utandırıyor, bakılırken utanıyoruz. Bakanlarla beraber bakıyorsak utanmıyor, utandırırıyoruz
101 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.