Kitabın ana karakteri olan Barış, annesi hapishanede olduğu için kendiside onunla birlikte hapishanede büyümek zorunda kalan bir çocuk. Gökyüzüne, dışarıya, yıldızlara ve daha birçok şeye hasret bir çocuk Barış. Hapishanede tanıştığı ve çok sevdiği İnci’nin tahliye olmasına çok üzülen Barış sürekli İnci’ye mektuplar yazmaya başlıyor. Mektupların ona ulaşıp ulaşmadığını bilmesine rağmen yazmaktan hiç vazgeçmiyor. Mektuplarında Koğuşta olanları, hissettiklerini, korkularını, mutluluklarını gün günü yazıyor. Ve kitap Barış’ın İnci’ye yazmış olduğu mektuplardan oluşuyor.
Okuduğum her mektupta kalbim farklı bir yerinden sızladı. Minicik bir yıldızı görmeye çalışmasından, koğuşun avlusuna giren kedinin yakından gördüğü ilk hayvan olmasına, annesi ile hastane için dışarı çıktıklarında dışarının ne kadarda büyük bir yer olmasını anlatmasından, uçurtma gördüğündeki heyecanına kadar hepsini okumak ayrı bir hüzünlüydü. Dili oldukça akıcı bir oturuşta bitirilebilecek bir kitaptı. Beyaz perdeye de aktarılmış bir kitap. En kısa sürede filmini de izleyeceği. Ben severek okudum. Kesinlikle tavsiyemdir. Okuyacaklara şimdiden keyifli okumalar.