Deli Kurt'ta Zaman ve Tarih: Deli Kurt, 1403 yılının sonlarında başlar; bazı atlamalarla, 1444 Kasım'ının ortalarında biter. Eserin başlarındaki "Deli Kurt” başlıklı bölüme kadar (s. 32) 185 geriye dönüşlerle İsa Bey ile Çakır arasındaki ilişkiler anlatılır. "Aradan on yıl geçti." cümlesiyle başlayan "Deli Kurt”
Ahmet Kaya şafak türküsünde geçen torlak kemal, börklüce kimmiş bakın. Şeyh Bedreddini zaten biliyorduk
Sultan Çelebi Mehmed dönemi
Bedreddin Sakız, İzmir, Kütahya, Bursa ve Gelibolu üzerinden Edirne'ye geldi. Gittiği her yerde büyük bir alâka uyandırmıştı.
Bu itibarla çok geçmeden bir kez daha, Edirne'den Aydın'a kadar çeşitli vilayetlere seyahatler yaptı. Aslında ehl-i sünnet dışı Batınî akidesini gizli bir biçimde yaymaya çalışıyordu. Daha çok Alevi Türkmenlerle temas ederek onları maksadına göre hazırlıyordu. Bursa'da Börklüce Mustafa, Kütahya'da Torlak Kemal kendisinin en meşhur halifeleri idiler. Özellikle bir Yahudi olan Torlak Kemal, Bedreddin'i ve Börklüce'yi saltanatı elde etmeye şiddetle teşvik edi- yordu. Ayrıca, kadınlar müstesna olmak üzere her türlü mal ve eş- yanın ortak olduğunu savunarak sosyal hayatı derinden sarsıyordu.
Öte yandan Şeyh Bedreddin'in Anadolu'ya gelişi Yıldırım'ın oğullarının birbirleriyle kıyasıya mücadele ettikleri bir zamana tesadüf etmişti. Bundan dolayı şeyhin faaliyetlerinden habersiz Edirne'de hükümdarlığını ilan etmiş olan Musa Çelebi, ilim ve fazileti, irfan ve kudreti ile meşhur olmuş Şeyh Bedreddin'i kazaskerlik makamına oturttu. Böylece bilmeyerek onun nüfuzunun yayılmasına yardımcı olmuştu. Şimdi Şeyh Bedreddin dört bir yandan Edirne'ye gelenlerle görüşüyor ve faaliyetlerini genişletiyordu.
Şeyhin, dinî fikirlerinden sonra şimdi siyasi görüşleri de deği- şiyordu.
İlk romanı „Aşkın Hünkarı Hacı Bektaş Veli / Şehdiz“ ile dikkatleri üzerine çeken Avukat Kemel Derin`in Destek Yayınları`ndan çıkan „Anadolu Devriminin Dede Sultan´ı Börklüce Mustafa“ romanını okudum bir solukta. Sonra bir kenara bıraktım. Konuyu az çok vakıf olduğum için romandan bir süre uzaklaşmanın doğru olacağına karar verdim. Roman da olsa
Gazete Duvar'da şöyle bir haber okudum: "Prof. Dr. Yılmazçelik ile Doç. Dr. Erdem`in birlikte kaleme aldıkları “II. Abdülhamid Döneminde Dersim Sancağındaki İdari Yapı ve Ulaşım Ağı” başlıklı makalelerinde, 1892 tarihli Mamuretülaziz (Elazığ) vilayetine ait salnameden (yıllık) gerçekleştirdikleri doğrudan alıntıda “Kürt” kelimesini “
Musa Çelebi, Edirne'de idareyi ele geçirdiğinde dönemin önemli alimlerinden Şeyh Bedreddin'i kadıasker olarak tayin etmişti. Çelebi Mehmed kardeşini mağlup edince, Şeyh Bedreddin'i görevinden aldı ve ona maaş bağlayarak İznik'e sürdü.
Şeyh Bedreddin, Börklüce Mustafa'yı Aydın ve civarına gönderdi. Börklüce Mustafa, bölgede geniş bir taraftar kitlesi toplayınca devlet için tehlike oluşturdu. Şeyh Bedreddin de Rumeli'ye geçti.
Osmanlı kuvvetleri harekete geçerek Karaburun'da bulu nan Börklüce Mustafa ve Manisa civarında bulunan Torlak Kemal'i mağlup ettiler. Bayezid Paşa komutasındaki Osmanlı birlikleri de Rumeli'de Şeyh Bedreddin'in çevresindeki adamları dağıtıp şeyhi ele geçirdiler. Sultan ulemadan bir meclis toplayarak Şeyh Bedreddin hakkında karar vermelerini istedi.
Ulema, Şeyh Bedreddin'in öldürülmesine karar verdi ve Bedreddin Simavi 18 Aralık 1416'da Serez'de asıldı.
bizim nazarımızda yalnızca insan vardır.o insanın hangi dinden,hangi dilden,hangi tenden olduğu bizi alakadar etmez.bizim meselemiz,insanlığı yüceltme,onu kurtuluşa götürme meselesidir.bütün kavgamız bu amaç uğrunadır.