- Oysa sonra anladık ki, toplumsal yaralardan söz etmek boşuna zaman kaybetmekten başka bir işe yaramıyor, bizi yalnızca bayağılığa ve ukalalığa götürüyor; gördük ki, toplumun önderleri ve suçlayıcılar denilen aklı evvellerimiz bir işe yaramamaktadır ve bizler boş yere çabalayıp duymaktayız, bir çeşit sanattan, bilinçsiz bir yaratıcılıktan, parlamentarizmden, barolardan, bilmem daha nelerden dem vuruyoruz ama karnımızı doyuracak bir lokma ekmek bulamazken ve en kabasından batıl inançlar iflahımız keserken, anonim şirketler sırf dürüst insanımız az olduğu için karınlarını, ceplerini tıka basa doldurmaktadırlar ; devletin yerleştirmeye çalıştığı özgürlükse hiç işimize yaramamaktadır, çünkü köylümüz, sırf meyhanede içebilmek uğruna kendi kendini soymaktan mutludur...
İnsanlar boş inançlara gerçekmiş gibi inanıp uğruna dövüşürler . Hatta boş inançlar uğruna daha fazla dövüşürler çünkü boş inanç öylesine elle tutulmazdır ki çürütülmesi neredeyse olanaksızdır.
Kafamda kırk tilki var. Bunlardan:
5’i durmadan kendilerini bıçaklayan şair tilkiler;
5'i yaşamlarını şiirle ve şairle alay etmeye adamış, dizelerle konuşan tilkiler;
1’i topal bir toplum tilkisi (o, cennetliktir);
1’i nihilist bir tilki;
1’i ahlakçı, ama artık bunamış, ne dediği belli olmayan, en terbiyesiz tilki (diğerlerinin yaptıklarını o söyler);
1’i saf görünen, ama göründüğünden de saf bir tilki;
2’si karşıt görüşlü filozof tilkiler (tutarsızlığımın nedeni);
1’i hiç ortalıkta görünmeyen, çok korkak bir tilki;
1’i “Yokluk hakkımdır – en doğal hakkım; yaşamdan iptalimi istiyorum,” diye bağıran tilki;
5’i yazar tilkiler;
5’i bir tanesinin büyük harfleri okumayı sökebildiği, yazar tilkilerin müridi tilkiler;
2’si eleştirmen tilkiler;
1’i durmadan gülen tilki;
1’i parlak fikirleri olan camgöz tilki.
8’i boş inançlar ile zavallı umutları incelik, duyarlık yerine koyan; herkesin akıl edip de söylemeye utandığı şeyleri zeka, can sıkıntısını derin duygu, sarhoşluğu çılgınlık sayan; değer biçmeye ve biçtirmeye bir türlü son veremeyen; kabuksuz, kılıfsız, kendilerine ölü bir salyangozun kabuğunu yuva edinemeyen; birlikte dolaşan ama birbirlerine dönüp bakmaya ürken; ne durmayı ne hareket etmeyi bilen çaresiz tilkiler (saf tilkinin en sevdikleri).
Boş inançlar derdi basın yayın okulundaki hocam, boş inançlar sahiden boştur, gerçeği yansıtmazlar ama yine de insanlık bütün yaratısını, sanatını onlara borçludur. Maya zigguratlarının dört tarafının da merdiven olması nasıl saçma bir düşünceye dayanıyor dayanıyor bilir misiniz; vahşi ormanda yılandan korkan Mayalar bu sürüngeni kutsallaştırıyor ve günün her saatinde, güneş nerede olursa olsun yere yılan gölgesi düşmesi için piramidi bu şekilde yapıyor. Sonuç ne? Saçmasapan bir inançtan doğan müthiş bir estetik. Dünyadaki bütün tapınaklar, altarlar, piramitler gibi. Bu yüzden bazı şeyleri boş inanç diye küçümsemeyin, onlarsız insan kültürü olmazdı; ne mimarı,ne müzik, ne edebiyat. Darwin başlangıçta, Tanrı’nın varlığını ispat etmek için Galapagos’a gitmişti, Faraday da bunu kanıtlamaya çalışıyordu.
Böylesine boş inançlar böylesine parlak bir matematiksel kavrayışla nasıl bir arada bulunabiliyordu? Akla ve bilime inandığımız bugün bu soruları sormak bizim için kolay. Pisagor'un çağında aklın görünümü çok farklıydı. Matematiksel keşifleri, birçok yönden, dönemin egemen atmosferine rağmen yapılmıştı. Sayıların henüz büyü kabuğunu koruması gerekiyordu ve numerolojinin, .matematik dışında yapacak bir sürü işi vardı. (Şimdi inanılmaz görünebilir ama bazı insanlar doğum tarihlerinin kendi kişiliklerini belirlediğine inanacak kadar ileri gittiler.)
Toplumsal yaralardan söz etmek boşuna zaman kaybetmekten başka bir işe yaramıyor, bizi yalnızca bayağılığa ve ukalalığa götürüyor; gördük ki, toplumun önderleri ve suçlayıcılar denilen aklı evvellerimiz bir işe yaramamaktadır ve bizler boş yere çabalayıp durmaktayız, bir çeşit sanattan, bilinçsiz bir yaratıcılıktan, parla mentarizmden, barolardan, bilmem daha nelerden dem vuruyoruz ama karnımızı doyuracak bir lokma ekmek bulamazken ve en kabasından batıl inançlar iflahımızı keserken, anonim şirketler sırf dürüst insanımız az olduğu için karınlarını, ceplerini tıka basa doldurmaktadırlar; devletin yerleştirmeye çalıştığı özgürlükse hiç işimize yaramamaktadır, çünkü köylümüz, sırf meyhanede içebilmek uğruna kendi kendi soymaktan mutludur...
İnsanların çoğu gibi milletlerin çoğu da, ancak gençliklerinde uysaldırlar. Yaşlandıkça ıslah olmaz hale gelirler. Bir kere adetler yerleşip, boş inançlar kökleşti mi, artık onları yola getirmeye kalkışmak hem tehlikeli, hem nafile olur.
Masallar masal diye, efsaneler efsane diye anlatılmalıdır. Boş inançları gerçek diye öğretmekten daha korkunç bir şey olamaz. Çocuk aklı bunları kabul eder ve çocuk yanlış şeylere inanır. Bu yanlış inançlardan arınmak çok zor olur ve uzun yıllar alır. İnsanlar boş inançlara bir gerçekmiş gibi inanıp uğruna dövüşürler. Hatta boş inançlar uğruna daha fazla dövüşürler çünkü boş inanç öylesine elle tutulmazdır ki çürütülmesi neredeyse imkansızdır.