'sevgi' konusu hep tartışılan, derin, anlaşılmaz ve kişiden kişiye değişiyor derim... Peki 'sevgi' tam olarak nedir/neydi?
Kitap adında 'sevme' var yani 'sevmek eylemi' görüldüğü gibi; sevme, sevilme elbette 'sevgi' den geliyor. Yazarımız üç önemli unsur üzerinde duracaktır; sevme, sevilme, sevgi.. Peki 'sevgi' seven için mi geçerli yoksa sevilen
SPOILER SPOILER
Kitap içeriği hakkında bilgi içerir.
Allah’ın indirdiği bir kitapta, kutsal bir kitabın incelemesinde “spoiler” da olur mu diyeceksin biliyorum, ama olur. Nasıl mı olur? Bakalım nasıl olurmuş.
Okumadın ki sen bu kitabı, hem de hiç okumadın, onun için çok güzel olur “spoiler”, hatta en rahatsız edeninden. Sana sorsalar en başta
— Çalışmak için müsait gün ve saat bekleme. Bilki, her gün ve her saat çalışmanın en müsait zamanıdır.
— Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki, her yer ve her köşe çalışmanın en müsait yeridir.
— Bir günde ve bir zamanda yapman lâzım gelen bir işi (bir dersi, bir vazifeyi) ertesi güne bırakma. Zira her günün derdi gibi, işi de kendine
1. Kitap okumak için ayrı bir zaman yaratmak yerine kitap okuyabildiğin bir hayat düzenle.
* Bir oturuşta bir kitap bitirmek zorunda değilsin. Boş boş durduğun her zaman yanında bulunan bir kitabı okuyarak geçirebilirsin.
2. Sadece tek bir türe bağımlı kalmak sana düşündüğün kadar faydalı olmayacaktır.
* Sadece roman ya da sadece tarih
İncelemeden çok bir iç döküştür!
Neye nerden başlayacağımı bilmediğime göre ortasından başlayarabilirim. Bu düşünmeler mahvetti sonuçta bizi. Herhangi bir konuya bile nereden başlayacağımızı hep düşündük daha doğrusu ben öyle yaptım. Şimdi şu çoğulculuktan çıkıp kendim olarak devam etmeliyim yazdıklarıma. Saçmalayabilirim önemli değil. Kimin ne
Es-Selam..
Kitabı okudum ve özellikle hadis bölümüne geldiğimde en büyük eksikliğin sahih olup olmama noktasında ''Tahrîc'' yapılması gereğini hissettim.
İncelemelere baktığımda da arkadaşlarımız teknik bakımından gerekli bilgileri vermişler, bu yüzden içeriğe hiç dokunmadım.
Şu şekilde bir yöntem izledim;
Önce hadisleri klasik kaynaklarda tarama
KADINLARIN TRİP SÖZLÜĞÜ
Nasıl istersen = Dediğimi yapmıyorsun ama, elbet o kedi buraya gelecek!
Sen Bilirsin = Sen bittin olm!
Gerek Yok = Hemde gayet gerekli, tıpış tıpış da benim dediğim olacak.
Ok = Nasılsa az sonra yalvaracaksın
Haklısın = Fena döşedi
Anladım = Hayatını fitil fitil burnundan getirmezsem insan değilim.
Neyse = Bu iş burada kalmaz. Seninle nasılsa hesaplaşacağız.
Boş ver = Seni boş verdim, rahat ol!
Ay üf tamam! = (Kaçacak delik arayın bence)
Peki = Tüm triplerin anası ve babası, hatta yedi düveli falandır :)
Sana Sığındık Allah’ım
Allah’ım,
Bütün hamdler sanadır; sana hamd eder, senden mağfiret dileriz.
Nefislerimizin aşırılıklarından, hatalarından sana sığınırız. Sen kimi hidayet
ettiysen o hidayet bulmuştur. Kimi sapıttırdıysan da o sapık kalmıştır.
Şehadet ederiz ki:
Senden başka hiçbir ilah yoktur. Senin ortağın yoktur. Ve yine şehadet
Utanıyorum kardeşim;
sen müminlerin ilk kıblesinde, Mescidi Aksa'da namaz kılamazken, Gazze'de bombalar camileri yıkarken, biz cuma namazı bitiminde birbirimizi eziyoruz camiden çıkmak için.
Bana damarlarında ki asil kandan değil, yüreğinde ki imandan haber ver kardeşim.
Eğer kanın siper olamıyorsa zulme uğrayan mümin kardeşine, varsın aksın ceset diye taşıdığın içi boş bedeninde.
Belki haklı, belki zeka bir düşüştür. Her şeyi anlayan kimsenin delirebileceği doğrudur. Keşke hiç düşünmeye başlamasaydım! Boş ver! Şimdi çok geç, gitmekte olan trenden artık atlayamam. Sonuna dek gitmek, biraz daha dayanmak gerekir. Büyük balığı yakalamak üzere olduğumu duyumsuyorum. Beeen, bunu on yıl önce söylemiştim. Adam sen de! Hiç değilse vicdanımı hiçbir zaman satmadım. Kendimle barışığım ve bunun bedeli yoktur. Başkaları ödül kazanmak için kaygan direğe tırmanadursunlar, ben sadece ölü fareler bulma pahasına da olsa ayak değmemiş mağaraların dibine inmeyi yeğliyorum. Sonunda kuşkusuz en önemlisi nereye gittiğini bilmemektir, yoksa her şey öylesine sıkıcı, öylesine yorucu olur ki... Yoo, gerçekten, yaşamını krom kaplı ve güzelce yağlanmış bir işyeri koltuğuna oturtmak, yalnızca daha önce yapılmışı yapmak, yalnızca okların gösterdiği yönde düşünmek, zamanı düşlerine yasaklar koyarak geçirmek ve usun daha önce arşınladığı yollardan geçmek bana göre değil. Ben, her gece yatağımda yaşamımı ortaya koyuyorum. Belki bir sabah yeryüzüne çıkamayacağım... Sağlık olsun! Çok kazanmak için büyük oynamak gerekir!
Yıllar öncesi. Güneydoğu’da tenha bir ilçedeyim. İstanbul çocuğuyum. Işıklı caddelerden, denizlerden, martılardan ayrılıp gelmişim. Ne yana baksam dağ, kirli renkler. Ne zaman baksam içimde ağlama hissi.
Çarşıya çıktım. Erkek gibi, pantolonumla. Kızlar pantolon giymezmiş; çok ayıp. Hesap soran bakışlardan iyi bir dayak yedim. Onlardan nefret