Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Acı acı gülmeyi çok seviyorum özellikle de kendime. Zaman ilerlerken onun peşinden değil de korkularımın peşinden giden halime. Beni değil de başkalarını dinleyen halime, içine değil de aynaya bakan halime! Acı acı gülüyorum; Kendini hiç sevmezken başkalarını sevdiğini sanan halime! Güne değilde,geçmişe veyahut geleceğe bakan halime! Sustuklarının daha gerçek olduğunu bildiği halde, bol bol ama boş konuşan halime acı acı gülüyorum...
Şiir kitabının sonlarındaki yazıları kıskanma. Hiçbir zaman dolmamış olan boş gönlümün sesleridir onlar.
Reklam
Şiir kitabının sonlarındaki yazıları kıskanma. Hiçbir zaman dolmamış olan boş gönlümün sesleridir onlar.
Allah'ım biraz konuşabilir miyim bağışla Konuşuyorsun sen, duymuyorum ben ah bağışla Ben de konuştum çok, çoğu boş, boşlukları doldurdum Yarım kalmış bir çay gibi soğuttum kendimi, İçime şeker attın, tatlanmadım yine Seni anlayamadım, tişört yazıları, sokak isimleri, Plaka harfleri, medet umdum tümünden, bir tıkız idrakle tıkandım, Yağmurları
Yüksek sesle söylemediğin zaman insanlar, boş bıraktığın sessizliği kendi aptal varsayımlarıyla doldurur.
Jodi Picoult
Jodi Picoult
Sanrılar kuyusunda asılı kalmış bir ruhu oynar bedenimin en ince noktası Mahzun ve sert bakışlarını üstüme dikerken bile gülümser Başkalaşmayı başkalarından öğrenmiş olsa gerek Bana bile yabancı bu aralar Farklı gözlerle bakmayı farklı gözlerden bakmak ile karıştırmış muhtemelen Yusufu andıran bir yüzü ve gözleri var Kuyuda kalmanın ne demek
Reklam
264 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Başkaları için yaşamaktan usandım bundan sonra kendim için yaşamak istiyorum!
Gece kondu da yaşayan yoksul ailesine iyi bir yaşam sağlamak ve hayalindeki köfteci dükkanına kavuşmak uğruna zengin ama çirkin bir kızla evlenen Mustafa'nın ah felek zalim felek dedirtecek öyküsünü okurken o yılların İstanbul'unda gezdim bende. Eskiden ilişkiler ne güzelmiş. Dostluklar ne değerli, komşuluklar ne güzelmiş. Mustafa, askerden geldikten sonra iş bulamaz. Üstelik babasının sözleri ciğerine saplanır bir bıçak gibi. ''Sabahları sofraya çökmesini biliyorsun ama.'' Sülo, Avare Mustafa ve Çingene Murat üçlü priz gibidirler. Birlikte aylak aylak dolaşırken bir gün mahallenin boş arsasına apartman dikmek isteyen Zekeriya Bey çıkagelir. Mahallenin çocukları yıllardır boş duran arsa da bir daha top oynayamayacaklarına üzülürken Mustafa'nın ailesi de apartman da oturma hayali kurmakla meşguldür. Mustafa komşu kızı Aynur'u sevse de ailesinin baskısı ile Zekeriya Bey'in kaknem kızı Hülya ile evlenir. Çünkü ailesi öyle ister. Mustafa artık kayınpederinin uşağı olmuştur. Para uğruna kendini satmıştır. Gel zaman git zaman Mustafa bunalmıştır artık. Daha fazla dayanamaz kravatı, ceketi fırlatıp atar. "Ey Allah be!'' diye nara atarak: ''Yakayla kravatını sökercesine boynundan çıkarıp suratına fırlattı, ''Başkaları için yaşamaktan usandım arkadaş. Bundan sonra kendim için yaşamak istiyorum! Al adamlığını! Elbiseyle, kravattan adamlık ancak sizinkiler kadar olur. Adam olmak insanın yüreğindedir!'" der ve evden fırlayıp kaçar.
Devlet Kuşu
Devlet KuşuOrhan Kemal · Everest Yayınları · 2020631 okunma
Hepimiz bir gün son buluyoruz. Ama sadece bazılarımız, yaşadıklarının ve ellerinde kalan zamanın farkında olabiliyor. Ya da yeterince zamanımız olduğunu hissedemiyoruz. Farkına varamıyoruz, elimizde olan zaman sermayesinin kıymetini bilmiyoruz.. Yaşıyoruz ama nasıl yaşıyoruz? Gerçekten değerli bir hayat mı yaşıyoruz yoksa boş ve gereksiz bir hayat mı? Bir saat sonra ölme ihtimalimiz varken neden hâlâ yerimizde sayıklıyoruz? Ne zaman ilerlemeye başlayacağız?
Pragmatist olmak zorunda olan canlılarsınız,bu denli değişken,seçenek ve ihtimal dolu bir dünya ve bunun yarattığı rekabet içerisinde de çıkarlarınızı en iyi sağlayan insana doğru istemsiz bir meyil oluşmak zorunda.Şuan basit olarak mentalitesiyle içindeki pragmatist dürtü seni rahatsız ediyor ve bir eş istiyor. Bunu dışarı yansıtmak istemenin
Toplumumuzun bu tür bir yok etme için örgütlenmiş olduğuna dikkat etmediniz mi? Brezilya ırmaklarındaki o küçücük balıklardan söz edildiğini herhalde işitmişsinizdir, hani binlercesi ihtiyatsız yüzücüye saldıran, birkaç saniyede onu küçük lokmalarla yiyip bitiriveren ve ortada tertemiz bir iskeletten başka bir şey bırakmayan balıklardan? İşte böyledir onların örgütlenmesi. “Temiz bir yaşama razı mısınız? Herkes gibi?” Evet diyorsunuz doğal olarak. Nasıl hayır diyebilir insan? “Tamam. Sizi temizlerler. Bir iş, bir aile, örgütlenmiş boş zaman işte budur.” Ve küçük dişler tene saldırır, kemiklere kadar yer. Ama yanlış söyledim. Onların örgütü dememeli. Bizim örgütümüz bu, eninde sonunda: Kim kimi temizleyecek!
Reklam
Dağın Yamacındaki Büyüleyici Manastır: Sümela Sabahın ilk saatleri, puslu hava eşliğinde servis aracımızla yola çıktık. Sümela Manastırı’nı ilk defa göreceğim için çok heyecanlıydım. Araç yavaş yavaş Trabzon Maçka’ya doğru hareket ederken ben solumdaki camdan Trabzon’u seyrediyordum. Gözlerimin önünden evler, apartmanlar, dükkanlar, okullar,
Gerçekten de yasalann en birincisi, yasalara saygı göstermektir; sert ve acımasız cezalar, birtakım dar kafalılar tarafından, elde edemedikleri bu saygının yerine korkutmayı ikame etmek üzere tasarlanmış boş ve yararsız bir çaredir. Her zaman görülmüştür ki, işkencelerin en korkunç olduğu ülkeler, aynı zamanda işkencenin en sık yapıldığı yerlerdir; öyle ki verilen cezaların acımasızlığı olsa olsa yasa çiğneyenlerin ne kadar çok olduğunu gösterir ve her şeyi aynı sertlikle cezalandırırsanız, suçluları [ufak tefek] kabahatlerinin cezasından kaçmak için cinayet işlemeye sevk etmiş olursunuz.
“Zihinsel bir uğraşı içermeyen boş zaman ölümdür ve diri diri gömülmektir.”
186 syf.
·
Puan vermedi
Kitabın incelemesi değil kendi düşüncelerim
Bir inceleme yazısı için okumak istemeyeceğiniz kadar uzun arkadaşlar o yüzden hiç başlamamanızı tavsiye ederim. Yaşadığımız çağda her iki cenahta da gerek sosyal platformlar gerek sözlü müzakereler yoluyla tartışma değerini sürekli koruyan kadının çalışması konusunda müstakil olarak kaleme alınan kitap sayısı yok denecek kadar azdır. (Nefes
İslamda Kadının Çalışması ve Sosyal Güvenliği
İslamda Kadının Çalışması ve Sosyal GüvenliğiFaruk Beşer · Nun · 200921 okunma
sadece bir aşk umudu…
Oyun bitti artık; aşk benim için bir hastalık oldu; kendimde bir tutkunluğun başladığını hissettim; sen daha düşünceli, daha ciddi oldun; bütün boş zamanlarını bana verdin; sinirlerin gerginleşti, huzurun kayboldu. Şimdi korkuyorum ve anlıyorum ki bu gidişi durdurmak, kendimizi toparlamak için harekete geçmek benim görevim. Evet, seni sevdiğimi söyledim. Sen de beni sevdiğini söyledin. Ancak aradaki ahenksizliği fark etmedin mi? Etmedin değil mi? O halde sonra edeceksin; ben uçuruma düştüğüm zaman. Bak benim halime, düşün benim kim olduğumu. Beni sevmen mümkün mü? Beni seviyor musun? Dün ‘Seviyorum, seviyorum, seviyorum’ dedin; ben de kesin olarak söylüyorum: Hayır, hayır, hayır. Beni sevmiyorsun, ama şunu hemen belirteyim ki yalan da söylemiyorsun. Beni aldatmıyorsun. Hayır denecek yerde evet diyecek insan değilsin. Benim sana anlatmak istediğim, duyduğun şeyin gerçek aşk değil, sadece bir aşk umudu olmasıdır.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.