usul usul intizarı çürüten
bu hercai diken,bu çılgın arzu
sürüklüyor imkansız muştuların
eşiğine gönül vadilerini
bir ağaçtan düşen yapraklar gibi
düşüyorum tanyerine
nurullah genç 72 saatte neredeyse hiç uyumadan ve erzurum garında yürüyerek, dolaşarak bu şiirin 2.bölüm olduğu totalde 3 bölümden oluşan bir şiir yazmış.
yurt saat 18.00 de kapandığı ve kendisi inşaatta çalıştığı için yurda son giriş saatine yetişemiyormuş.akrabalarında kaldığı olmuş fakat bir süre sonra bu durumdan rahatsızlık duymuş olacak ki onlara gitmeyi istememiş. yine yurdun kapanış saatine yetişemediği bir günde ne yapsam diye düşünürken erzurum tren garı ve orada çalışan arkadaşı nedim gelmiş aklına. hemen gitmiş gara nedim'i bulmuş. nedim'e durumu açıklamış.nedim de gardakilerle konuşmuş ve elinde bir yastık ve battaniyeyle geri dönmüş. ona garda bulunan banklardan birini ayırdıklarını söylemiş.ondan sonra yurda yetişemediği günlerde orada kalmaya başlamış. 1986 'ya kadar böyle devam etmiş fakat bu şiiri o zaman değil daha sonra tren garına özellikle giderek o günlerin etkisiyle yazmış.
bir de bu şiirin yüreğinde yeri ayrıymış
"Çirkinliği görenler çirkindir belki, hem dünyayı korku duygusuyla değil, güzellikle tanıyorum. Benim ona baktığım gibi, dünya da bana bakıyor ve gülümsüyor, ben ona neden gülümsemeyeyim?"
‘’…ve gülümseyen herkes cennete bakıyor demektir.’’
Yine keyifle okudum Sevgili İhsan Oktay Anar'ı...Ana bir kurguyla birbirine bağlanan 8 hikâyeden oluşuyor kitap. Hikayelerin hepsi birbirinden bağımsız gibi görünse de aslında hepsinin arasında bağlar var. Eminim bir kaçını kaçırdım ama harika bağlantılar var aralarında. Alt kurgusu çok derin olan bir kitap.
Bence Türkçeyi en iyi kullanan yazarlarımızdan biri. Hikayeler birkaçı dışında oldukça sürükleyici ve ilginç.2'şer korku,din,aşk,cennet temalı hikayeden oluşuyor.
En sevdiğim hikayeler:Ezine canavarı,Dünya tarihi ve Gökten gelen çocuk(superman'in hikayesini Anar'ın hayal gücü ile bambaşka bir şekilde okuyoruz
"sadece gençken yaşanabilecek türden, muhteşem bir geceydi. gökyüzü pırıl pırıldı, o kadar çok yıldız vardı ki şöyle bir bakınca insan düşünmeden edemiyordu; böylesine güzel bir gökyüzünün altında bu kadar kötü insan nasıl yaşayabiliyordu?"
dostoyevski’nin içine oturan unutulmaz aşkı nastenka’yı ve nastenka’nın unutamadığı aşkını anlattığı bir şaheser. yazar kendisini üçüncü tekil şahıs olarak ifade etse de kendisinin yalnızlığından ve hayatının bohem yanından dem vurduğu günlerde, hayalperest olarak dolaşmaktadır, nastenka ile karşılaşır ve onun hikayesini dinler, arkadaş olur, sever ve sevilmek ister ama kısa bir roman olsa da hiç unutulmayacak bir son bırakır biz okuyuculara... okuyunca içiniz burkuluyor
Beyaz GecelerFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202074bin okunma