Sana bu satırlarıBir sonbahar gecesininFelç olmuş köşesinden yazıyorum.
Beşyüz mumluk ampullerin karanlığında
Saatlerdir, boşalan kadehlere
Şarkılarını dolduruyorum,
Tabağımdaki her zeytin tanesineSimsiyah bakışlarını koyuyorum
Ve, kaldırıp kadehimi
Bu rezilcesine yaşamların şerefine içiyorum:
Burası Agora Meyhanesi
Burda
Kardeşini öldürmek günah değil yüzünü kabe'ye dönmüş adamı öldürmek günah. Ve sahiden de vurmuş. Evet evet öz kardeşini, başından vurmuş . Sonra köye gidip o kadını bulmuş, çocuklar bize emanet Sen bakamazsın şimdilik alıp büyüteyim Sen de evlendireyim, sonra çocukların geri veririm diyerek ikiz bebekleri almış, kendi köyüne götürmüş , bebekleri boşver kulübeye koyup üstüne 3 kilit vurmuş. Bu kapıyı kim açarsa alnından vururum, kimseye yanaşmayacak demiş . Bebekler açlıktan susuzluktan sıcaktan ağlamış ama hiç kimse kapıyi açmaya cesaret edemezmiş. Günlerce bebek ağlaması dinlemiş köylüler, gözyaşı döke döke ama çaresiz kalmışlar. Ben hayal meyal hatırlıyorum. O bebek ağlamaları arada sırada aklıma geliyor. Giderek hafifledi Bu sesler hafifledi bebekler mecalsiz kalmış, hafifledi hafifledi sonra sustu. İşte böyle bir toprakta yaşıyoruz. Kan da eksilmez zulüm de.
Bir çiçek düşünün, yerini beğenmeyen
Çiçek işte, herkese nazı geçen
Solar çiçek, beğenmezse yerini
Yani sen, yani ben.
Gök herkesin iyi durur üstünde.
Gök işte, boşluğu boşver deme
Kurt da kurtlanır onun altında
İlk üçe girenler de.