Benedict Anderson, Hayali Cemaatler'de: milliyetçilik ve ulus kavramının nasıl varolageldiği, ne çeşit aşamalardan geçerek şekillendiği ve bu yeni kavramların farklı toplulukları hangi ölçüde nasıl şekillendirdiğini irdeliyor.
Anderson'a göre milliyetçiliğin ve ulusun doğuşundaki öncel: ''kapitalizm ile basım teknolojisinin insanın dilsel çeşitliliğe mahkumiyeti çerçevesinde birbirine yaklaşması''. Bu öncelle birlikte üç kültürel tasarımın etkilerini yitirmeye başladığı yer ve zamanlarda hayali cemiyetlerin ortaya çıkacağını söylüyor. Bunlar: Ontolojik hakikate sahip evrensel din, ilahi varlığın bağışı olan hükmetme yetkisi ve ''kozmolojisi ile tarihi ayırt edilmez olan, dünyanın ve insanların kökenini özdeş kılan bir zamansallık anlayışı''.
Bu cemaatlerin hayali olmasının sebebi, dil ve yayımcılığın getirdiği düşünsel farkındalık ortamında soyut bir şekilde kurulmalarından kaynaklanmaktadır. Bir ulusun varlığını oluşturan şey, insanların fiziksel benzerliği değil, dilsel yakınlıklarıdır. Bu dilsel yakınlık birbirlerinden farklı ortamlarda bulunan dolayısıyla izole olmuş insanlar arasında yayımcılık yardımıyla aynı zamanda benzer şeyler düşünüyor ve aynı olaylara tanık oluyor olmanın fikrini aşılamıştır. Yani aynı zamanda farklı yerlerdeki insanları birbirine bağlamış ve birbirlerinin farkında olmalarını sağlamıştır.