O kadar gürültüsüz sevişiyordun ki kalbim etine vuruyordu. "uyan! uyan! uyan!" duymuyordun. şu erkekliğin de olmasaydı hiç kalkamayacaktı belki de sikim. sen boşalınca ben ağlardım, ipekten bambaşka bir göle dönüşürdü yatak. kıçını çevirip uyurdun, yalnızlığımı deliğine dayarken kalabalıklar kayardı gözlerinden. kutsal metinlere göre topraktan yaratılmıştık, senin de yalnızlığını kabul edip gömülürdüm etine. her kavuşmada farklı evlatlar doğururduk, korkuyorsak gözleri çok büyük, hüzünlüysek tepeden tırnağa yaşlı olurlardı. her kavuşmada kan dökülür gibi dökülürdü saçlarım koynuna. sense sürekli dövülürdün, sürekli kurşuna dizilirdin hayatının bana çıkmayan sokaklarında. belki de buydu sebebi, babaya boyun eğer gibi pes edişlerinin ve her fırsatta evden kaçan çocuk gibi beni terk edişlerinin. bu yüzden her sigaranı söndürdüğünde gördüğüm her şey ıssızlaşırdı. radyoda siyah-beyaz şarkılar başlar, siyah-beyaz manzarada çocuklar kaybolur ve kaybetme korkumun simsiyah evreninde yalnız renkli gözlerin kalırdı tanıdık. mutlu olurdum. yapacak bir şey bulamadığımda itiraf edebileceğim şeyler arardım hayatımda. artık güneşin arkasında olduğumuz konusunu açmıyordum. artık kalbinin bir girdap olduğunu söylemiyordum. değişmiştim. ilk kez birlikte uyandığımız sabah, soğuk yatağından sıçrayan bir nehir gibi gitmiştin ve dalgalar şehirden denize doğru kabarmaya başlamıştı. asla gösteremedim.
Geçiyordum burdan Hızlı adımlarım, nefesim kesik İlk evvel çimenlere aldandım Sonra rüzgara En çok saçlarına Çizgi dudaklarına Kan tutardı beni çocukken
Reklam
Hayat seni, sevmediğinle seviştirir, sevdiğinle savaştırır… Kalbinin sahibi ile değil, mecburiyetin izniyle evlenirsin… Gönlünün hayır dediğine evet der dilin. Ömrünün geri kalanını, aynı evde, aynı odada, aynı masada, aynı yatakta, ama sana dünyalar kadar uzak olan biriyle yaşarsın… Kalbini kürtaj ettirmiş bir mahkum gibi, dolanır durursun kendi
Ressam
Çizdiklerini, boyadıklarını, hayallerini, umutlarını, içinden geçen ne varsa işte sokakta sergileyerek geçimini sağlamaya çalışan bir ressam var. Çınar ağaçlarının, at kestanelerinin altında, sokağın örümcek ağı kaplamış, hayal kırıklığı kokan köşesinde. Dalgın, yorgun, biraz da uykusuz gözlerle elindeki çay bardağının derininde kaybolmuş, nefesi
Boyalıda Saçların - Mabel Matiz
youtu.be/gEfW7EbmlDo Boyalı da saçların ruhuma dolanırken, tel tel Boğuluyorum ama yok ilacı bunun, tez gel Kollarında kördüğümler, çözülmez mi gönül? Ağrısında durur cevabı ama bakmıyor iki gözüm Her müphem bir fırtına, olur kalır izi
17 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.