Düşünüyor insan yazarken- gerçekten bunları benden başka okuyacak kimse var mı diye. Yani laedri olarak gönderebilirim tabii ki her daim dünyaya, ama benim altımda benimle alay etmeden okuyacak, benim yazdığımı bilecek... İşte burada duraksıyor insan. Etrafta başkaları da varken yazmak çok garip değil mi? Sanat sanat içinse yazmak da benim için
"Hepimiz parlayan bir ay gibiyiz ama görünmeyen karanlık bir tarafımız da var."
-Halil Cibran
Kitabı gerçekten çok beğendim, her şeyiyle harikaydı. Okumaktan çok keyif aldım. Normalde 10 verecektim ama bir yıldızı az sonra spoiler kısmında bahsedeceğim sebepten dolayı kırdım yoksa 10 yıldızlık bir kitaptı bana göre. 3. kitabı okumak
* evet tabii ki spoiler içerir
_Okurken bazen kendimden geçtiğim hayretler içerisinde gülümsediğim... Maslow'un tabiriyle doruk deneyimler yaşadığım bir kitaptı
Neden mi? Hemen izah etmeye başlıyorum...
Diyor ya hani Bahtiyar Vahapzade: "Kalbin gözü yanmazsa, görünmez göze Allah"
youtu.be/hWEM9KHWlkA?si=...
Bir
Uzun kitap okumanın büyüsü üzerimde çok güçlü bir etkiye sahip, hiç yoktan bir hayranlığa sebep oluyor. Böyle olmasına şaşacak değilim çünkü alışkanlıklarına sarılan bir adamım. Hatta ben yaşadıkça öyküsünü okuyacağım bir karakter olsun isterim. Bunun için küçük bir kandırmaca biliyorum gerçi. Güncel bir yazarı, özellikle günce türünde takip
Ağlattıklarına Bile Ağlayamaz Hale Geldiler
Zalim olmanın sonu zor!
Hak zalimliği yaşam biçimi haline getirenlerin yüreğine ibretlik bir damga vurarak katı hale getirdi.
O yürek zulmederken yumuşamadı ise bu ibret damgasının mührü sonrası yumuşama belirtisi bile gösteremez.
Daha da gaddar ol dedi zalimlere yaratan onlarda olmak zorunda
Einstein, bir konferans için yola çıktığında, gideceği adresle ilgilenmez, çevresindeki herhangi birinden öğrenir öğrenemez ise de bir çaba göstermezmiş. Bir konferans için yola çıkmış. Bir gün önce başlamış olan konferans için, konuşma yapacağı gün havalimanına inmiş.
Taksi durağında bekleyen taksiciye yanaşıp, üniversiteye gitmek istediğini
Magda Szabó, Agota Kristoff’tan sonra Macar Edebiyatı’ndan kalemini çok merak ettiğim bir yazarla selamlıyorum sizi.
Henüz okumadığım #işinaslıjudithvesonrası eserinden önce tercihim olan Eszter’in Mirası ile…
Sevdiği erkeğin yıllar önce kendisini aldatarak kız kardeşiyle evlenmesine göz yuman Eszter, uzak bir akrabasıyla birlikte sakin bir
Geçtiğimiz senelerde Jane Eyre ve Uğultulu Tepeler’i okumam vesilesiyle Charlotte Brontë ve Emily Brontë ile tanışma şerefine erişmiştim. Mükemmel eserleri hâlâ hafızamda, bazı detayları eksik haliyle tabii. Kardeşleri Anne Brontë ile de henüz tanışabildim. Fakat ablaları kadar okunmaması beni çok şaşırttı öncelikle. Çünkü şu an kitaplığımda
1960’lı yıllarda yazılmış, epik ve modern bir destansılığa sahip olan “Dune” evrenine giriş niteliği taşıyan bu yapıtın henüz ilk sayfalarında şu diyaloglar geçmektedir:
"Neden insanları bulmak için sınav yapıyorsunuz?" diye sordu.
"Sizi özgürleştirmek için."
"Özgürleştirmek mi?"
"Bir zamanlar, insanlar
"Yapmak zorunda olduğumu hissettiğim bir şeyi asla yapmam seninle. Seninle yaptığım her şeyi isti- yorum. Seni o kadar çok istiyorum ki, bunu sana ver- mekten başka bu isteğin tamamıyla nasıl başa çıkabi- leceğimi bilmiyorum. Bu yüzden otur," dedi ve elini ona doğru bastırdı. Sonra aniden durdu. "Fantezinin, benim sana oturmanı
Siyahin Kelebeği
Selam yıldızlarım! Bugün Yaz Gecesi kitabında çok merak ettiğim bir çiftin kitabı olan “Siyahın Kelebeği” kitabıyla geldim. Kitap o kadar güzeldi ki bayılmamak elde değildi bence
Daha ilk sayfalardan onların arasındaki çekimi hissetmemek imkansız derim. Çünkü o kadar güzeller ki hissetmeseniz onlara hakaret olacak gibi. İlk
Türk Efsaneleri
Kim demiş Türkler denizci bir ulus değil diye!
İnsanlığın ikinci atası Nuh Türk olup insanlığı gemisi ile Anadolu'da kurtardı.
Son Türk efsanesini canlı ölüler ibreti ile mahşer tufanı efsanesi olarak yaşıyoruz.
Yaşananlar yaşandı, yaşanacaklar yaşanacak.
Yaşadıklarınıza bir anlam veremiyorsanız, ilmi bir mana ile
Sanat tarihi hocası Neylan, narsist heykeltıraş Levent'e aşık olur ve bu bağımlı ilişkinin içinde hep kendinden bir şeyler feda etmek zorunda kalır. Her gün alttan almak, taviz vermek, yeri geldiğinde kendinden şüphe etmek, ilişkide hep ikinci planda olmak... Bu içinden çıkılmaz ilişkide yine fırtınalı bir olaydan sonra Neylan, annesi ile konuşurken doğduğu kasabanın adı geçince buraya bir gidiş bileti alır. Bu yolculuk ve bu kasaba da bulacakları Neylan'ın yeniden doğmasına sebep olacaktır.
İrem Uzunhasanoğlu'nu ilk kez okudum. O kadar güzel bir kalemi var ki, kitabın adında da geçtiği gibi, masal gibi. Kitabın konusunu çok beğendim. Kendini keşfetme ve bulma yolculuğunda okuyanlara da yol gösterdiğini düşünüyorum. Kendi adıma hayatımda yaşadığım zor bir süreçte bu kitabı okuyunca, Neylan her soru sorduğunda bende kendime sormuş bulundum ve onunla birlikte bu cevapları aradım. Bazı yerlerinde sizlere 'hayatımda bende mi böyle davrandım, bende mi bir şeyleri göremedim acaba' farkındalığı kazandıracak bir kitap olduğunu düşünüyorum.
Uzak Bir Masalİrem Uzunhasanoğlu · Doğan Kitap · 2023191 okunma