Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
96 syf.
1/10 puan verdi
Lev Nikolayeviç Tolstoy (1828-1910): Anna Karenina, Savaş ve Barış, Kreutzer Sonat ve Diriliş'in büyük yazarı, yaşamının son otuz yılında kendini insan, aile, din, devlet, toplum, özgürlük, boyun eğme, başkaldırma, sanat ve estetik konularında kuramsal çalışmalara verdi. Bu dönemde yazdığı öykülerde yıllarca üzerinde düşündüğü insanlık sorunlarını edebi bir kurgu içinde ele aldı. Tolstoy, insan sevgisi ve inanç konularını ustalığının bütün inceliğiyle işlerken, İnsan Neyle Yaşar? ile gerçek hayatı yansıtan tabloların içinde yeni bir ahlak anlayışını ortaya koydu.
İnsan Neyle Yaşar?
İnsan Neyle Yaşar?Lev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2019190,6bin okunma
Huşû, Allah’a karşı korku ve sevgi ile boyun eğme ve bu duygu ile tevazu göstermekti. Ve huşû namazın ruhudur. O yüzden namazda huşûya aykırı şeyleri yapmak mekruhtur.
Reklam
Umutsuzluk değil güven, yazgıya boyun eğme değil savaşım taşıyan yeni fikirler edinmeye çalışmak gerekir. Bu var olmak ya da olmamak sorunudur. Çünkü, emekçiler ancak bir dünya anlayışına, onu gerçekten değiştirebilecekleri bir dünya anlayışına sahip oldukları zaman sınıf baskısının üstünden gelebileceklerdir.
Ne iş yapıyorsan layıkıyla yap. Kendini de, o işi de rezil etme. Bu Dünya’da bir tek yaradana tap. Her önüne gelene boyun eğme.
İnsanlar her şeye, her şeye başkaldırmalı, diyordu. İnsanlar böyle uyudukça, insanlar böyle zulüm altında inlemeyi kabul ettikçe insanlığın bir sinekten ne farkı olur, insanlar, eğer en küçük bir haksızlığa, bir zulme başkaldırmayı akıl etmezlerse, insanlık bundan böyle daha da beter hale düşecektir. Allah, başkaldır ya kulum, demiş ve insan onun
144 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
"Yaşadığımız koşulların, içsel ıstırabın hatta kendi duygularımızın ve düşüncelerimizin esaretinden özgürleşmek; karanlığa yüzünü dönebilmek ve sonunda karanlığın da aydınlıktan ayrılamaz olduğunu görmekte yatar." Kabul; bir süreç ve aktif bir eylem olan "Kabul" kavramını etkin bir varoluş içinde tanımlayan, metaforlar,
Kabul
KabulZümra Atalay · İnkılap Kitabevi · 202379 okunma
Reklam
❝Girme şu alçakların hizmetine: Konma sinek gibi pislik üstüne. İki günde bir somun ye, ne olur! Yüreğinin kanını iç de boyun eğme.❞
"ALLAH birdir. Başka şeylere müracaat edip yorulma, onlara tezellül edip minnet çekme, onlara temelluk edip boyun eğme, onların arkasına düşüp zahmet çekme, onlardan korkup titreme. Mektubat - 224
"Bu durumda boyun eğen insan soyunun mu, yoksa başkaldıran martıların mı daha akıllı olduğu sorusu sorulmalı, değil mi? Şimdi buradayız işte. İşlediğimiz günahın kefaretini ödüyoruz. Bir adam tarafından kandırılmaya izin vermiş, onun peşine körü körüne takılmış olmamızın kefaretini; başkaldıran insan tanımını unutma, bencillik, öngörüsüzlük, vurdumduymazlık, diktatöre boyun eğme, küçük hırslarımıza kapılma günahlarının kefaretini. Gündelik yaşamımız içinde küçük boyun eğişlerimizden oluşan küçük günahların hikayesi bu."
Sayfa 167 - İnkılâp Kitabevi Yayınları, 11.Baskı
Bazen Allah sana ibadet kapısını açar fakat kabul kapısını açmaz. Kimi zaman da senin hakkında günah takdir eder, bu da senin hedefe ulaşmana sebep olur: o zaman sana boyun eğme ve pişmanlık bırakan günah, kibir ve kendini beğenmene sebep olan ibadetten daha hayırlıdır.
Reklam
Eleştirilmekten korktuğu için boyun eğme- yecek zorbalara, çünkü ben ona kendi kalbine bakmayı öğreteceğim. Ben ona kendi iç kaynaklarına yönelmeyi öğreteceğim, sevgiyi dışarıda aramak yerine kendi kendini sevmeyi, yaralandığında kendi yaralarını saracak güce sahip olduğunu öğreteceğim. Hayatta sıkıntıların olduğunu, hep olacağını ama tünelin ucunda görünen cılız ışığı göstereceğim. Tünel ne kadar karanlık ne kadar soğuk olursa olsun orada yalnız olmadığını hissettireceğim, ben ölsem bile elim kızımın omzunda olacak hep, ben ona kendi kendine destek vermeyi de öğreteceğim. Ayağına taş değmesin yavrum demeyeceğim mesela, bu farazi bir istek ve hiç gerçekleşmeyecek. Ben kızımı gerçekleşmeyecek isteklerin boş hayalleriyle büyütmeyeceğim. Ben kızıma ayağına taş değdiğinde o taşı oradan kaldıracak güce sahip olduğunu, o taş yüzünden takılıp düştüğünde parçalanan diz kapaklarını öpecek kişinin yine kendisi olduğunu öğreteceğim. Ben kızımı öyle bir seveceğim ki o sevgi almak için başkalarından, kendi olmaktan vazgeçmek zorunda kalmayacak. Ben kızımın içine şefkat dolu bir anne ekeceğim. O anne hayat boyu yanında olacak.
Benzeyişle bir şeyi gösteririz, farkla da bir şeyden söz ederiz. Öyle ki, bu iki sistem ne içiçe geçebilir ne de birbirinin içinde erir. Bunlar arasında bir boyun eğme ilişkisinin bulunması gere­kir.
Sayfa 32 - YKY, 23. Baskı
"- Dinleyin Stavrogin: Dağları düzlemek gülünç değil, güzel bir düşünce. Ben Şigalyov'dan yanayım! Eğitime de, bilime de gerek yok! Bilim hiç olmasa, eldeki malzeme bin yıl yeter; ama boyun eğme öğretilmeli. Dünyada eksikliği duyulan şey bu: Boyun eğme. Eğitim açlığı aristokratik bir duygudur. Birazcık aile, birazcık aşk... derken alın size özel mülkiyet arzusu! Bütün bu arzuları bastırıp yok edeceğiz; buna karşılık sarhoşluk, dedikodu, muhbirlik teşvik edilecek... sonuçta eşi benzeri görülmemiş bir sefahate yuvarlana- cak toplum; deha daha kundaktayken yok edilecek. Her şey aynı paydada eşitlenecek. Geçenlerde İngiliz işçilerin verdiği yanıt şöyleydi: 'Biz bir zanaat öğrendik... ve bizler dürüst insanlarız; bize başka hiçbir şey gerekli değil.' Yalnızca lazım olan gereklidir: Dünyanın şiarı bundan böyle bu olacak! Ama şiddetli kasılmalar da gerekli; bu da biz hükmedenlerin işi. Kölelerin başında hükmedenler bulunmalı. Tam bir boyun eğiş, tam bir kişiliksizleşme. Ama Şigalyovculuk'ta otuz yılda bir şiddetli kasılmaya da başvurulur ve insanlar birbirini yemeye başlarlar; elbette bir yere kadar ve sırf can sıkıntılarını dağıtmak için. Can sıkıntısı aristokratik bir duygudur; Şigalyovculuk'ta istek, arzu olmayacak; arzu ve acı bizim için; köleler içinse Şigalyovculuk."
Bir kadının hayatta kalması için gerekli en katı içgüdüler vahşi pisişenin içinde bulunur. Fakat kadın içsel ve dışsal özgürlüklerini düzenli olarak çalıştırmadıkça boyun eğme, edilgenlik ve tutsaklık içinde geçirdiği zaman kendi başına ayakta kalmak için gereksindiği doğuştan gelen görme, algılama, güvenme vb yetilerini köreltir.
Boyun Eğme
yediler yediler bitiremediler seni aziz İstanbul..
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.