Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Şahsınıza karşı haddi aşan , hududu geçen, küstahlaşanları, altın olsa kesenizde, bal olsa kâsenizde tutmayın. " der Bozkırın Tezenesi Neşet Ertaş
Bozkırın tezenesi
Halden anlamayanı kendi haline bırak, zaman ona halini anlatır gurban olduğum. NeşetErtas
Reklam
Biz sevmekle yükümlüyüz. Kavuşmak mı? Onu Allah bilir. - Bozkırın Tezenesi -
Barış Akarsu ve Neşet Ertaş’ın oturduğu sofrada neler olduğunu biliyor musunuz? Bundan tam 13 yıl önceydi. Manisa’nın Salihli ilçesinde bir konser gerçekleşecekti. Konserde bozkırın tezenesi, üstat Neşet Ertaş sahne alacaktı. Hemen öncesinde sahne alacak isimse, kalbimizde yaşattığımız, genç yetenek, karadenizin hırçın dalgası Barış Akarsu idi… Hepimizin tanıdığı, türkülerin babası, usta Neşet Ertaş ile müzisyen ve oyuncu çok sevgili Barış Akarsu, aynı sahneyi art arda paylaşmışlardı… 19 Mayıs 2007’de bir belediye konserinde bir araya gelen iki isim, aynı sofraya oturmuşlardı. Bir akşam yemeği yemişlerdi birlikte… Yağmurlu bir gündü… Uzun uzun sohbet ettiler. Hayattan, müzikten, memleketten, dostluktan, aileden bahsettiler… İki iyi yürekli adam yan yana gelince, gece bitmek bilmedi. Neşet Ertaş, o gece, Barış Akarsu‘ya hayran kaldı. Akarsu da elbette ona… Ertesi sabah kahvaltıda yine Akarsu konuşuluyordu. Neşet Baba, söylenenleri dinliyordu… Usul usul gülümsedi önce. Sonra sessizliğini bozdu ve “Onun öğreneceği bir şey kalmamış bu fani dünyada, Allah yormaz onu, alır yanına… Almasın inşallah tabii, ne güzel bir çocuktur o!” dedi. Belki de usta; genelde iyi insanların, erkenden dünyadan çekip gitme sebebini böyle açıklıyordu. Barış Akarsu, bu konser ve konuşmadan 2 hafta sonra, 28. doğum gününde, Bodrum yolunda bir trafik kazası geçirdi. 5 günlük yoğun bakımın ardından maalesef kurtarılamadı ve fani dünyaya veda etti. Neşet Ertaş’ın dediği gibi, belki de Allah onu hiç yormadan yanına aldı… Neşet Baba da Barış’ı hep böyle güzel hatırladı...
Bozkırın Tezenesi ♡
Kendi kendisinden utanmayan, yeryüzünde hiç kimseden utanmaz.
Reklam
Güzeller güzeli bir kadını daha uğurladık bugün. Çok öfkeliyim. Gülümsediğinde dünyayı güzelleştiren,bilinçli ve güçlü bir kadının;en temel bireysel özgürlük haklarından biri olan yaşama hakkı,kendini bilmez,ahlaksız,pis ve sakil zihniyetli bir katil tarafından fütursuzca ve canice elinden alındı. Kıymayın kadınlara,kadınlarımıza artık kalleş sürüleri! Onların elinin değdiği yerde güzelleşiyor dünya! Ne güzel söylemişti bozkırın tezenesi:"Kadınlar insandır,biz insanoğlu." Annem,çocukluğumdan beri hep derdi ki:"Bir gün benim oğlum büyüyecek ve damatlık kıyafetiyle göreceğim onu. Biz babanla bu kadar uzun süre sağlıklı bir evlilik hayatı yürüttüysek sebebi;babanın bana duyduğu eşsiz ve sarsılmaz değer,benimse onun bana gösterdiğinden daha fazla ona değer vermiş olmam.Unutma,bir kadına ne verirsen ver hep daha fazlasını verir sana.Nefrette de,sevgide de bunu unutma. "derdi. Ne demek istediğini şimdi daha iyi anlıyorum!
Öze bakmak lazım bazen.
Halden anlamayanı kendi haline bırak. Zaman ona halini anlatır gurban olduğum. - Bozkırın Tezenesi -
Yaşar Kemal
Yoksul insanların, mazlum insanların, gölgesiz insanların; gündelik hayat içerisinde ancak bir can sıkıntısı olarak hayatımıza değen insanların yenik hayatlarından nasıl bir destan çıkabileceğini dünyaya öğreten bir söz tanrısıyla, bir yazı büyücüsüyle, hayatımızın kocaman bir yankısıyla karşı karşıyayız. Ağzımızdan çıkan her söz birden mucizeye dönüyor. Bu mucize taşlara kanat takıyor, sesimize boncuklar diziyor, göklerin kanatlarını kalbimize çözüyor. O, Neşet Ertaş için “bozkırın tezenesi” demişti, biz de O’nun için söyleyelim aynı sözü: Türkçenin tezenesi, coğrafyanın meydan sazı, mazlumun avazı.
Gönül Adamı Bozkırın Tezenesi
Ses büyücüsü, diyorum. Yetmiyor. Saz büyücüsü diyorum. Öyle bir büyücü ki, hançeresinden canımıza yürüyen iki ses arasına, iki tel arasında çırpınıp dönen iki mızrap arasına bütün bir sonsuzluğu sığdırmış, bütün bir geçmişin üstümüzde biriken acısını, hiç görmeyeceğimiz zamanların hayalini sığdırmış. Yoksa bizim sesimiz, sesimizde çırpınıp duran hayatlarımız, artık hiçbirimizin yaşamayacağı gelecek denilen o bilinmez zamanlarda nasıl duyulurdu, nasıl var olurdu. Yedi harften bir noktaya süzülmüş* bir bilgeliktir, bir yüceliktir, bir enginlik. Bu sözün tersi de aynı güzellikte doğru: bir noktadan yedi harfe yükselmiş bir büyü, bir sır, bir hayat Neşet Ertaş.
515 öğeden 341 ile 350 arasındakiler gösteriliyor.