Taa dünyanın kuruluşundan beri "sıkılıp" duruyoruz. Düşünüyorum da öylesine sakin ve durağan olan sıkıntının, böyle harekete geçirici bir güce ve etkiye sahip olması şaşılacak şey doğrusu. Tabi bu etki çekici değil, ne yazık ki itici.
Tanrılar sıkıldılar, insanı yarattılar. Âdem yalnızlıktan sıkıldı, Havva yaratıldı. O zamandan beri sıkıntı dünya'ya girip, nüfusa oranla artmış. Hatta bana sorarsanız Havva yasak meyveyi meraktan filan değil, sıkıntıdan yedi. "Aden Bahçesi"nden bu yüzden sürgün edildiler. Yinede buradan bile "sıkıntı kötülüğün anasıdır" denebilir. Neyse, Âdem eğlenceli değil, her taraf meyve, sebze, kuş, böcek sesleri ve kimse yok. Ne yapsın kadıncağız? Sonra Âdem ile Havva iyice sıkılınca Habil'i, Kabil'i ve Şit'i yaptılar, ailecek sıkılmaya devam ettiler. Sonra dünya nüfusu arttı ve halklar kitleler halinde sıkılıyor. Sanırım dünya efsanelerle değil de "sıkıntı" eylemi ile kuruldu. Bende sıkıldım bu yazıyı yazdım.