‘Ya benimsin ya toprağın’ diyerek, ‘Seni benden başkasına yar etmem’ diyerek, ‘Kızını dövmeyen dizini döver’ diyerek, ‘Erkek değil mi, döver de sever de’ diyerek şiddet kültüründe yetiştirdiğiniz; işkembeleriniz tıkabasa dolsun diye silah-bıçak-şiddet-töre-kadın cinayetleriyle, mafya dizileri, gündüz kuşağı, izdivaç programlarıyla adi bir ‘reyting kültürü’ oluşturarak etikte vahşet olan her şeyi kendi egemenliğiniz için meşru hâle getirerek;
adalette “iyi hâl!” göz boyamaları ve “tahrik?!” indirimleriyle kendi hukukunuzu yerleştirip toplumun adalete olan inancını yok ederek, ahlâk kavramını sadece kadınlar üzerinden değerlendirerek, “Kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek...”, “Evdeki işler yetmiyor mu?” denilerek madden erkek egemenliğine zorunlu kılınıp köle haline getirilerek işlenmiş bir toplumsal bir vahşettir bu.
Şimdi tüm ülke bir araya gelsek o küçük kızcağızın gözünden, yüreğinden o cani-vahşi katilin görüntüsünü, o anın travmalarını silebilir miyiz?
Ya kendi gözlerimizden? Son sözlerine şahit olduğumuz Emine Bulut’u ne kadar süre tutacağız aklımızda? Yoksa önceki katledilen kadınlar gibi unutup ülkece adım atmayarak, yine akışına mı bırakacağız her şeyi?
...
Bütün katledilen kadınlar gibi, sadece yaşamak isteyen o kadıncağızın son sözleri kulaklardan silinmesin:
“Ölmek istemiyorum!”
Bu vahşeti besleyen kim varsa Allah belasını versin!
İnsanlığımızdan iğreniyorum.
Mekânın cennet olsun, acın acımızda kalacak.
Ve ne kadar yazsam, yine kifâyetsiz, yine eksik kalacak.
#EmineBulut