Çok severek okudum.
Hiç bitsin istemedim. Bu kadar kısa olmasına üzüldüm. Ama bir yandan da anlatmak istediğini o kadar güzel anlattı hisleri o kadar güzel hissettirdi ki yeterli olduğunu düşündüm. Tadın damakta kalması hep güzeldir sonuçta.
Doğanın güzelliğini, sakinliğin kıymetini, zamanın her şeyi çirkinleştirmiş olmasını, biten aşkları, yarım kalanları tüm sadeliğiyle, tüm hisleriyle abartmadan anlatıyor.
* Spoiler*
Bir çekirdek ailenin dağılmasının ardından ailenin her bir ferdinin hayatlarını okuyoruz.
Seçimlerimizin, seçmediklerimizin nasıl hayatımızı değiştirdiğini. Sevmekle sevilmenin hep aynı anda olmadığını birinin bir diğerinden üstün olmadığını, sadece birinin yetmediğini…
Mehmet sevmek için yaratılmış bir adam bütün sevgisini kızıyla paylaşıyor.
Elif rüya gibi bir babaya sahip olsa da annesinin eksikliğini değiştirmiyor. Annesi kendini seven adamla evleniyor ama mutsuzlukla sonuçlanıyor. Elif onu seven adamı değil aşık olduğu adamı seçiyor ama onun da evliliği aynı mutsuzlukla bitiyor.
Nergis ise toplum normuna uyan anne ve eş olamadığı için hayatının kalanını kendini cezalandırarak,kendine mutluluğu çok görerek geçiriyor.
Ve hepimizin Gülsüm gibi küçük bir yuvarlak taşı var. Onun gibi elimizden denize bırakıyoruz belki, ama kalbimizden atamıyoruz…