Zehra Burulday

Biruni “Benim bilimle uğraşma sebebim Ali İmran Suresi 191. ayettir” demiştir. İlgili ayet şu şekildedir: Onlar ki ayaktayken, otururken ve yanları üzerinde yatarken Allah’ı hatırlarlar, göklerin ve yerin yaratılışı konusunda derinlemesine düşünürler de şöyle derler: “Rabbimiz, Sen bunları boşuna yaratmadın, Sen yücesin, bizi ateş azabından koru."
Zehra Burulday okurunun profil resmi
İnsan; ayaktayken, otururken, yatarken, çalışırken, istirahat ederken, yâni her hâlinde kalbiyle, zihniyle, diliyle ve âzâlarıyla zikir, tefekkür ve ibâdet hâlinde olabilirse, akl-ı selîm sahibi bir mü’min kıvâmına erme yolunda mesafe almış sayılır. Buradaki “zikir”den maksadın “namaz” olduğunu söyleyen âlimler vardır. Yani mü’min, gücü yettiği sürece ayakta, yorulunca oturarak, hasta ise yattığı yerden, yâni her hâlükârda çokça namaz kılmaya teşvik edilmiştir. Göklerin ve yerin büyük bir âhenk içinde ve sağlam bir şekilde yaratılışını derin derin tefekkür edip, onlardaki hikmet ve sırlara âşinâ olmaya çalışmak, kulluk şuuruna erme bakımından büyük bir ehemmiyete sahiptir. Böyle bir tefekküre dalan insan, Allah’ın azamet ve kudretini idrak ederek hikmeti anlamaya başlar. Allah’ın gökleri, yeri ve ikisi arasındaki varlıkları oyun eğlence olarak, gâyesiz, nizamsız, dayanıksız ve boş yere değil (bk. Enbiyâ’ 21/16; Sād 38/27; Duhân 44/38) gerçek bir gaye ve hikmetle yarattığını (bk. Hicr 15/85; Ahkāf 46/3) kavrar. Bu şekilde Allah’ın yaratıkları üzerinde tefekkür ederek azamet-i ilâhîyeye yaklaşan insan, hemen Allah’a ilticâ eder ve hayatını, âhirete göre tanzim edip büyük hesap gününe hazırlık yapmaya başlar. Ziyâ Paşa ne güzel söyler: “Bin ders-i maârif okunur her varakında Yâ Rab ne güzel mekteb olur mekteb-i âlem.” “Kâinat kitabının her sayfasında ve milyarlarca ağacın her yaprağında binlerce ilâhî mârifet dersi okunur. Yâ Rabbi! Kâinat mektebi gerçekten ne güzel mektep olur, o mektepteki dersleri anlayabilecek akıl, idrak ve irfanı olanlar için.” Ebû Süleyman Dârânî şöyle der: “Evimden çıkıyorum, gözümün iliştiği her şeyde Allah’ın bana olan bir nimetini görüyorum. Hiç değilse ondan bir ibret alıyor, ders çıkarıyorum.” Hasan Basrî Hazretleri şöyle buyurur: “Bir müddet tefekkürde bulunmak, bütün bir geceyi şuursuzca ibâdet ederek geçirmekten daha hayırlıdır.” “Tefekkür bir aynadır. Sana iyiliklerini ve kötülüklerini gösterir”. Îsâ (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Sözü nasihat, sükûtu tefekkür ve bakışı ibret olan kimselere müjdeler olsun!” Ömer b. Abdülaziz şöyle demiştir: “Allah -azze ve celle- Hazretleri’ni zikrederek konuşmak çok güzel bir davranıştır. Allah’ın nimetleri üzerinde tefekkür etmek ise ibâdetlerin en faziletlisidir.” Hikmet ehli şöyle demişlerdir: “Kim dünyaya ibret almadan bakarsa, kalb gözünde bu gafleti nisbetinde bir körelme hâsıl olur.” Bişr b. Hâris el-Hâfî Hazretleri şöyle buyurur: “İnsanlar Allah Teâlâ’nın azameti hakkında tefekkür etseler, O’na isyân edemez, günah işlemezler.” Âmir b. Abdi Kays da der ki: “Nebiyy-i Ekrem (s.a.s.)’in ashâbından bir değil, iki değil, üç değil, pek çok kişiden işittim, şöyle buyuruyorlardı: «İmanın ışığı veya imanın nûru tefekkürdür.»” (Bu sözler için bk. İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’ân, I, 438) Gökler ve yer hakkında düşünerek azamet-i ilâhîye karşısında hayran kalan mü’minler, tefekkürlerine dua ve ilticâyı da katarak ibâdetlerine büyük bir huşûyla devam ederler. سُبْحَانَكَ (sübhâneke) ifadesi, insan aklının, göklerin ve yerin yaratılışındaki Allah’ın hikmetlerini idrakten âciz kaldığını ikrar ve tasdik etmektir. Allah Teâlâ bunları boş yere yaratmamış, her ne kadar aklımızla idrak edemesek de bunları yüce hikmetler ve engin sırlarla vücûda getirmiştir. Ayrıca “sübhân” kelimesinde “bütün mahlukatı tarafından hiç aralıksız tesbih edilen zat” anlamı da vardır. Zira pek çok âyet, yerde ve gökte bulunan her şeyin aralıksız ve kesintisiz olarak Allah’ı tesbih ettiğini haber vermektedir. (bk. İsrâ 17/44; Hadid 57/1; Saff 61/1; Cuma 62/1; Teğabün 64/1) Dua etmek isteyen kişi, âyette olduğu gibi önce zikir ve tefekkürle huşûya ermeli, ardından Allah Teâlâ’yı senâ etmeli, daha sonra da talebini zikretmelidir. Bu âyette, temiz ve tam akıl sahibi kimselerin vasıfları zikredilmiştir. Kişi ne kadar zikir, tefekkür ve Allah’a ilticâ hâlinde bulunabilir, etrâfındaki ilâhî sanat hârikalarından ibret alabilirse, o kadar akl-ı selîm sahibi sayılır. Aynı zamanda bu âyet, müslümanları mahlûkât üzerinde tefekküre sevk ederken; hem Fizik, Kimyâ, Astronomi gibi tabiat ilimlerinin incelenmesini teşvik etmekte, hem de bu araştırmada bulunanlara büyük bir ders vermektedir.
Reklam
Zehra Burulday yorumladı.
Eylemsizliğin eylemi olan gevşeklik.. Olup biteni açık seçik görebilmekten yoksun bulunuyorsak,bu,bir şeylerin olup bitmediği, oluşmakta olmadığı anlamına gelmemeli.Tersine,belki bizim iyice fark etme yeteneğimizin elimizden alınmış olmasıyla izah edilmeli.
Zehra Burulday okurunun profil resmi
👏👏
Zehra Burulday bir yorumu yanıtladı.
Bize niye yön veriyor şüpheler?
Zehra Burulday okurunun profil resmi
Deli diyorlar, hani reçetem??
5 previous answer
Zehra Burulday okurunun profil resmi
Alışkanlığın ipeğinde uyuyordum Kelebek gibi kanadıma ne yaptın??
1 next answer