"Yurtseverlik yetmez. Ne de bir başına başka bir şey. Bilim yetmez,din yetmez,sanat yetmez,siyaset ve ekonomi yetmez;ne aşk ne görev,ne çıkar gözetmeyen eylem ne de en yüce düşünceler yeterlidir. Ancak hepsi gerçekten bir işe yarar."
Varlığın kendi içinde anlama ihtiyacı yoktur; insan var olunca anlamı gereksinmiştir ve insan varlığa anlam verince varlığın anlamı olmuştur; demek ki varlık insandan önce anlamla ilişkisizken, insandan sonra insan tarafından isnat edilen anlama kavuşmuştur. İnsan anlam verdiğine göre insanın verdiğinden başka kendi başına anlamlı bir varlık yoktur.
Hayatın en tuhaf yanlarından biri, kimi zaman insanların sonsuza dek yaşayacaklarından oldukça emin olmalarıdır. İnsan bunu bazen içine işleyen muhteşem bir şafak vakti kalkıp dışarı çıktığında, yalnız başına öylece durup kafasını iyice geriye atarak yukarı baktığında, Doğu'nun insanı neredeyse haykıracak hale getirdiği ve binlerce yıldır her sabah olduğu gibi güneşin doğuşunun o tuhaf, değişmeyen görkemi karşısında kalbinin duracak gibi olduğu ana kadar solgun gökyüzünün yavaşça değişip kızarışını, bilinmeyen nice olağanüstü şeyin meydana gelişini seyrettiğinde fark eder. Bunu bir an için hisseder.
Paltomun kuşağını bağlayarak asalet kazanamam ben. Şapkalar, yetmez çünkü akletmeme. Ayakkabılarım, dimdik bir adam olduğumu anlatamaz tek başına. Elbisem çalındıysa, bedensiz bir adam olarak kalamam ben.
Söyleyin bana o hâlde elbiselerim nerede?
..Kaza ve Kader haktır amma kulun açılması, tedbirli olması da haktır. Aklını başına al da iblis gibi tek gözlü olma.
İki iş arasında tereddüde düşeriz.İhtiyarımız (yapma gücümüz) olmasa bu tereddüt olur mu?
İki eli iki ayağı bağlı olan kişi, bu işi mi yapsam şu işi mi yapsam der mi? Demek ki bizde bir ihtiyar (yapma gücü) var.