Hiçbir deneyimin boşuna olmadığını sonunda anlamaya başlıyordum. Başımıza gelen her şeyin bir sebebi vardı, biz onun görünür önemini fark etmesek de bu böyleydi. Hayatımızdaki her şey en nihayetinde bizi bir yere sürüklüyordu.
Çünkü 1942 yılıydı. Kadınlara karşı tutucu davranışlar henüz başlamamıştı. Bu Cumhuriyet öğretmeni, İstanbul Üniversitesi’nden asistan bir kızın, memleketini görmek istemesini normal karşılıyordu. Oysa eminim ki, on yıl sonra, yani demokrasinin nimetlerinden yararlanmaya başladıktan sonra, başka bir öğretmene başvursaydım, adam, “buralarda tek başına ne işin var, kızım? Elbette peşine takılacaklar” diye çıkışırdı bana. Ama bu Cumhuriyet öğretmeni, bir kadının, ancak babasının, ağabeyinin ya da kocasının koruması altında gezinmesi gerektiğine inanmıyordu.
Reklam
Tek başına kurduğu özgürlüğü, kimselerin işgal etmesine izin vermez Füruğ. Bu, bütün iktidarlara başkaldıran, özgürlük mücadelesi veren kadının yalnız kalması elbette kaçınılmaz olacaktır.
Sayfa 17
Atatürk'e göre, insan “doğanın yaratığıdır,... ilk önce, doğa içinde, doğanın kanunlarına, koşullarına, nedenlerine, etkenlerine bağlıdır. Özgürlük, öncelikle doğa ile insan arasındaki ilişkide kendini gösterir. İlkel insan topluluklarındaki doğa korkusu, arkasından “ata korkusu ve nihayet, büyük kabile ve kavimlerde, ata korkusu yerine geçen Allah korkusu, insanların kafalarında ve hareketlerinde hesapsız yasaklar yaratmıştır. O kadar ki, kişisel düşünce ve hareket serbestisi gibi bir hak kavramı bilinmemiştir. Cemaatların başına geçebilen adamlar, cemaati Allah namına idare ederlerdi.”
Sayfa 45 - Kaynak Yayınları, 5. BasımKitabı okuyor
❝ Bir Kalbiniz Vardır, Onu Hatırlayınız..
İsmet Özel’in çok sevdiğim bir şiiri şu dizelerle bitiyor: “Herkesin bir bahanesi var, senin yok / biraz bekleyebilirsin, daha sonra / burada kalamazsın, başa dönemezsin / ama dön / eve dön! şarkıya dön! kalbine dön! ... Ev deyince hepimiz yanından dere akan, yaz kış bacası tüten o tek katlı yapıyı resmediyoruz hâlâ. Eski şarkılarımız yenileri
Sayfa 18 - E-KitapKitabı okuyor
Ona bakıyor ve bu hayatın gerçekten şaşırtıcı bir sır olduğunu, insanların, fırtına tarafından kovalanan sonbahar yaprakları gibi nasıl birleşip ayrıldıklarını ve insanın bakışlarıyla sevdiği kimsenin yüzünü, vücudunu ve el hareketlerini boşuna yakalamaya çalıştığını, birkaç yıl sonra da, gözlerinin mavi mi, yoksa siyah mı olduklarını hatırlamayacağını düşünüyordum.
Sayfa 335 - Can YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
"George dikkatlidir. Başına hiçbir iş gelmez. Bugüne kadar hiç yaralanmamış, çünkü çok dikkatli." "Her neyse, sen yalnızca öyle olduğunu farz et, dönmeyeceğini düşün. O zaman ne yaparsın?" Lennie'nin yüzü korkuyla büzüldü. "Bilmiyorum," dedi. Sonra, "Hey, söylesene sen ne yapmaya çalışıyorsun?" diye bağırdı. "Bu doğru değil ki. George'un yaralandığı doğru değil." Crooks onun üstüne gitti. "Ne olacağını söyleyeyim mi? Seni tımarhaneye koyarlar. Boynuna da köpeklerinki gibi bir tasma geçirirler."
Şeylerin kendi başına varoluşu yoksa, hangi şeyin daha hayırlı, daha üstün olacağının ölçüsü de o şeyleri Yaratan'a ait olmalıdır.
Olgun düşünceleri boşuna aramayın. Bu çağın rüzgârı her şeyi ham bırakır. Okul akla özgürlük verir ama, Düşünceleri dengesiz ve düzensiz bırakır. Batı’da (ilâhi) aşk, lâik düşünceler nedeniyle ölmüştür. doğu’da ise akıl, tutarsız düşünceler nedeniyle köleleşmiştir.
Sayfa 210Kitabı okudu
İnsan kendinin eskidiğini tek başına anlamaz ki, yanındakilerle anlar.
Sayfa 232 - METİSKitabı okuyor
Reklam
Hiçbir şey doğayı izlemenin keyfini sürerek, arada bir herhangi bir kitabın sayfalarını karıştırarak tek başına yaşamaktan daha hoş olamaz.
Ah, bu can sıkıntısından çıkılan tek başına yürüyüşler! Sıkıcı bugünü unutturan, düşleri kamçılayan, asla gerçekleşmeyeceklerini kendisinin de bildiği birbirinden uçuk, gönül çelici hayallerle nasıl da sersemleşirdi insanın kafası!
“Yenilir, insan... Yaşama sımsıkı sarılır da dünyaya yenilir... Vazgeçişlerinde saklanırken, bekleyişlerinde çoğalır. Yarasına şifa arar da dermanına yenilir. Kendi başına iyileşirken, gerçeklerde dirilir. Birikmiş ömründe sözleri taylarken, bir başınalığına yenilir. Dinleyecek birine denk gelir de an olur anlatmaya bile gerek duymaz, sustuklarından bilinir... Gün yüzüne çıkmamış bir bakışa yenilir insan, nur-u ayn’ına teslim ve müştak olur. Kaşla göz arası aşk kaybolur. Sadık bir bendede, yudum yudum içer ihaneti... Kendine yenilir; aklına düşenlere, başına üşüşenlere, saklısında üşüyenlere, ardı sıra üleşenlere yenilir!”
Üstünde baskı kurulan kişi, kendi başına bir erek olan bir insan olarak değil de kullanılacak, sömürülecek bir şey olarak algılanıp işlem görür. Bu yeğin istek, yıkıcılıkla ne kadar çok karışırsa o kadar acımasız olur. Ama kendisini çok kez 'sevgi' kılığında gösteren iyiliksever baskı kurma da bir sadizmdir. İyiliksever sadist nesnesinin zengin, güçlü, başarılı olmasını istediği halde, bir tek şeyi, nesnesinin özgür ve bağımsız hale gelmesini ve bu nedenle onun olmaktan kurtulmasını tüm gücüyle engellemeye çalışır.
Hoybun 1925 Kıyamından beri Çabakçur Farkin, Sasun, Ağrı dağlarındaki Türklerle mücadele etmekte olan kuvvetli Kürt çetelerinin dağınık halde olmalarını teknik cihetinden bir program etrafında toplayarak bu canlı Kürt kuvvetlerini milli gayenin istihsali yolunda daha faideli bir hale getirmeye çalışıyordu. Kahraman ihsan Nuri ve arkadaşları Rasim, Hurşid ile beraber Irak'tan kaçarak Ağrı'da bulunan mücahitlere iltihak etmek istemeleri şüphesizki büyük bir kahramanlık eseridir.Hüviyetlerini gizliyerek İran hükümeti arazisinden geçerken İran hükümeti tarafından mevcudiyetleri hissedildiğinden derdestlerine Koyulan müfreze ile yaptıkları müsademede, Rasim şehid düşmüştü. Bunun üzerine Hurşid Irak'a dönmüş İhsan azminden geri kalmayarak tek başına bin bir müşkülat ve tehlikelere ehemmiyet vermeyip yoluna devamla Ağrı'ya gelmişti.Çok iyi idaresi sayesinde az bir zaman zarfında Ağrı'da bulunanlar arasinda önemli bir mevkie sahip olan İHSAN yüksek kabiliyeti ve dirayeti hasebi ile mücahidin arasında yapmağa muvaffak olduğu tanzimatla Ağrı dağında şuurlu bir varlık vücuda getirmişti. İhsa'nin Ağrı'da bulunduğunu haber alan hoybun merkezi derhal kendisini Ağrı askeri mürahassi ve milli hareketin umumi kumandanı olanak tayin etti. İhsan Nuri ve dolayısıyla Xoybun Ağrı'da kurduğu milli ve medeni teşkilatla Kürtlerinde her medeni millet gibi hürriyet ve istiklal mücadelesinde kabiliyetini ispat etmiştir.Hoybunun milli mücadeledeki mesaisi kürtlerin haklı davasını medeni dünyaya tanıtmada ziyadesile hizmet ettiğine şüphe yok..
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.