Kitabı bitireli 2 ay oldu ama hâlâ etkisini üstümden atamadım. Hâlâ kitaptan gözlerimi ayırıp 'gerçek dünya'ya dönmenin ürpertisini hissedebiliyorum.
Kimilerine göre Martin Eden bir aşk hikayesi. Hayır öyle değil, Martin Eden'ı bir aşk hikayesine sığdırırsak haksızlık etmiş oluruz. Bana göre kitabın omurgasını oluşturan konu sınıf farklılığı. Sınıf farklılığını aşabilmek için Martin Eden'ın tükenmek bilmez hırsını, azmini, umudunu ve çalışkanlığını görüyoruz.
Martin Eden bir inciydi sadece kendisinin görebildiği, diğerlerinin görmek istemediği. O hep inandı aslında kendine, yazılarının ne kadar mükemmel olduğunu hep savundu. Aç kaldı susuz kaldı yine de yazdı çünkü aşkına layık olmak istiyordu -ya da sınıf farklılığını aşmak istiyordu-
Romanda siyasetten, felsefeden, edebiyattan, sanattan, müzikten ne isterseniz her şey var. Ruh tahlili ölçmek isterseniz yine her tip karakter mevcut.
Kitapta kalbimi kıran çok yer oldu ama hiç unutmayacağım bi karakter de kazandırdı.
İnsanların kaypaklığını bu kez de burada okumak istiyorsanız buyrun okuyun. Jack London'ın yarı otobiyografik romanı olduğunu bilerek okuyunca da oldukça manidar bir yolculuk sizi bekliyor. Keyifli okumalar.