Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.15
Gürgen Öz.. Canım Öz.
Bir diziyle girdi hayatıma/ hayatlarımıza. Aşk Oyunu "Serkan" rolüyle hafızama kazınmıştı. Çılgın Serkan, arkadaş gibi arkadaş Serkan.
Yıllar sonra aylık bir dergide yazılarıyla göz kamaştırdı. Nevrotik, Karanlık Köy ve son olarak da "Kötü Bir Gün" ilk çıktığı anlarda edindim ama tarzını ve yazım yönünü bildiğimden çabuk biter endişesiyle bu zamana bıraktım.
Kitap kısacık, 128 sayfa fakat içindeki olay bakımından oldukça zengin. Tam bir gerilim kitabı. Konuya değinmeden evvel şunu söylemek istiyorum. Gürgen Öz kesinlikle çok iyi bir gerilim yazarı olacağının sinyallerini vermiş. Karanlık Köy isimli kitabını da fazla gerilerek okumuş ve çok sevmiştim. Tam yol ileri canım Gürgen ÖZ.
Büyük umutlarla kurduğunuz yeni yaşam alanınızda bir gününüz en fazla ne kadar kötü geçebilir? Bir psikologsunuz, babadan kalma bir apartman dairesine yerleşiyorsunuz yalnız bir siz bir de kapıcı Yakup'tan ibaret apartman.
Psikolog Erdem, yeni hayatının ilk gününde Yakup'la tanışıyor. Tanışmasaymış keşke derken yakaladım kendimi çoğu kez.
Yakup deyim yerindeyse çift kişilikli, psikolojik sorunları olan bir adam. İlk anlarda terapi görmek istediğini belirtiyor fakat amacı ve derdi ne yazık ki bu değil. Erdem'in babasıyla onun derdi. Hakikaten dert adam. O nasıl baba öyle? İnsan evladını demoralize eder mi hiç? Erdem'in çocukluğundan yetişkinliğine taşıdığı özgüvensizliği var sayesinde. İç ses kısımları beni çok üzdü. Psikologsunuz ve kendinize güveniniz yok. Ne kadar kötü ve acı.
Psikolojik tahlilleri çok iyiydi.
ne okuduğuma inanamıyorum. mal gibi kaldım bildiğin. kitabı ta mart ayında idil'den almıştım ama yks'den dolayı yarım kalmıştı. şimdi bitti ve ne diyeceğimi bilmiyorum. öncelikle çok akıcıydı kitap. kapkalın tuğla gibi görünmesine rağmen çok rahat okunuyordu. karakterler güzel yazılmış. çevirisini de ayrıca beğendim. kitap için
Sarah Jio; ta lise zamanlarından adını çok duydum ama bir türlü okumak için cesaret bulamıyordum. Artık bu 3.kitabı. Ama diğerlerinden çok üzdü beni. Yazara bir az kızğınım. Kitabları çok güzel, romantik seven biri olarakta bayıldım ve favori yazarım oldu. Ama neden hikayelerinde hep böyle yarım, acı, hayatın gerçekten böyle acımasız olduğunu hatırlatacak seyler çok var bilmiyorum. Kesinlikle Sarah Jio okumalısınız. Karakterleri o kadar bağlanıyorum ki..bu kitap mutlu bir sonu hak ediyordu..onlari cok özleyeceğim.umarım bir gün yeniden okurum.
Spoilerlı
Ne desem bilemiyorum…
Daren’nin her şeyini geri alması ama Nova’nın her şeyini kaybetmesi, ateş krallığı yükselirken su krallığının gücünün azalması, ikiz alev bağı kopunca Nova’nın aşık olmaya devam etmesi ama Daren’nin hiç bir şey hissetmemesi…
Beni en çok bu son söylediğim üzdü.
“Daren’nin nagueli var”
“Nova’nın yok”
“Artık kanatları var”
“Nova’sı yok”
Açıkcası ikiz alev bağının kopmasına üzülmemiştim ama Daren’nin daha sonrasında Nova’ya karşı hiçbir şey hissetmiyor oluşu beni bitirdi.
Yazar, Fingerborne adlı kasabada gerçekleşen tren kazasında dedenin ölümüyle başlayıp 3 nesil boyunca kadınların arasında aktarılan acıyı ve dağılışı, çok normal olaylardan bahseder gibi bir dinginlikle gözler önüne seriyor. Roman boyunca gölün derinliklerine gömülen dedenin acı kaybı, sürekli bahsi geçen "göl ve suyun" bu ailenin
8/10 puan verdi
Sebastian David Fitzek Alman bir yazar ve gazetecidir. İlk kitabı Terapi, 2006'da Almanya'da en çok satanlar arasında yer aldı ve Da Vinci Şifresi'ni birinci sıradan devirdi. Fitzek şu anda Almanya'nın en başarılı yazarlarından biridir.
Buenos Aires’ten Berlin’e on üç saat uçacak olan psikiyatrist Mats’in en büyük fobisi, uçuş korkusudur. Bir de buna aynı uçakta akli dengesi bozuk bir hasta, doğum yapmak üzere olan kızının hayatı, kaçık bir şantajcı ve tüm yolcuların can güvenliği eklenince zorlu yolculuk tam bir ölüm kalım macerasına döner.
Fıtzek kitaplarını okumadan önce, acaba beynim ve bedenim buna hazırlıklı mı diye kendime sorarım. Zira her kitabın sonunda uzun bir maraton koşmuşcasına yorulur, zihnimi de bir o kadar zorlarım. Adrenalin bağımlılığı gibi bir şey bu. Hatta çok ilginçtir, yazma isteğim bu kitaplardan sonra daha fazla tetiklenir. Bildiğim tek bir şey var; Alman, Fransız ve İsveçli yazarlar beni bir başka yoruyor. Ya olmasalardı, ne yapardık :)
Bu genel görüşün ardından kitaba dönersek, maalesef bir tık üzdü beni. Yazardan alışık olduğumuz final düğümleri bu kez erken çözüldü. O nedenle bayıldım diyemem. Gelgelelim yazarı o kadar özlemişim ki kitabı kana kana içtim desem yeridir. Ayrıca en sondaki yazarlık serüveni ve yazım süreciyle ilgili samimi sohbeti benim açımdan kitabı daha unutulmaz ve anlamlı kıldı.
