çağdaş İran edebiyatına ve sadık hidayet'e ilişkin okuduğum ilk eserdi fakat ilk olması için çok geç kalmışım. kitabın ikinci sayfasından sonuna kadar ben bu eseri şimdiye kadar nasıl okumadım diye hayıflandım. kitabın o kadar farklı bir derinliği var ki üzerine neler söylenir bilmiyorum. dili beni yormasına ve ağır ilerlememe rağmen betimlemelere ve hayal gücündeki derinliğe hayran kaldım. 95 sayfada nerdeyse bir insanın hayatı boyunca yaşayabileceği tüm duyguları yaşadım. sevinç, üzüntü, keder, acı, şaşkınlık, hayal kırıklığı ve elbette öfke. kitap isminin kör baykuş olmasının sebebini de sonlara doğru öğrendim. benzetme ve arada kurulan ilişki inanılmaz hoşuma gitti. ayrıca okurken kendime sık sık şu iki soruyu sordum 'bu dünyada böyle bir sevmek hakikaten mümkün müdür' ve 'bir insan gerçekten bu kadar kötü olabilir mi?'. kitabın derinliğinden o kadar çok etkilendim ki ufak ufak baş ağrılarımı atlattıktan sonra 'hala ben ne okudum ya' diye düşünüyorum. dehşet bir eserdi.