Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bu çeşitler de yok değil
Bir gülümseme ile komşudan bir şeyler çalmak, nazik bir el hareketiyle etraftakileri düzenlemek, ölçü ile iltifat ve ölçü ile hakaret, bir tek sözcük ile bir ruhu yerle bir etmek, bir tek kıvılcım ile bir vücudu ateşe vermek ve bütün bunlardan sonra, o günün işi tamamlanınca, hiç bir sey olmamışçasına huzurla köşene çekilmek.
Sayfa 71 - KUSURSUZ DÜNYAKitabı okudu
Kürtçe Dil Bayramı ve Ehmedê Xanî
Ehmedê Xani’nin anadilimiz için yaptıklarını bugün daha iyi anlamış durumda olduğumuzu belirtebilirim. Gerçekten de bir toplumu ayakta tutan, direği sayılan dilin çok önemli olduğunu belirtmemiz gerekir. Nihat Gültekin 1932 yılında, ilk kez Latin alfabesi kullanılarak Celadet Bedirxan tarafından çıkarılan Hawar adlı Kürtçe derginin yayına
Reklam
262 syf.
7/10 puan verdi
Kahveniz Nasıl Olsun?
Yazar, kitabına kahvenin bir içecek olarak ne zaman ve nerede kullanılmaya başladığına ve ülkemize ne zaman geldiğine dair rivayetlerle başlıyor. Çeşitli bölgelerde kahvenin kullanım şekillerini anlatıyor. Özellikle tasavvuf çevrelerinde ibadet ile beraber kullanım şekillerinden bahsediyor.   Halkın çeşitli kesimlerinin kahvehanelere olan ilgisi,
Kahveniz Nasıl Olsun?
Kahveniz Nasıl Olsun?Beşir Ayvazoğlu · Kapı Yayınları · 2011136 okunma
Modern çeşitlerin piyasaya çıkmasının ardından binlerce yıllık pek çok tohum çeşidi 30-40 yıl içinde yok oldu. Dünyadaki 27 yabani buğday türünden 20’sinin gen kaynağı olan Türkiye’de, 1960 yılında ekilen buğdayın yüzde 100’ü yerel çeşitlerden oluşuyordu. 1990 yılında bu sayı yüzde 69’a geriledi. Günümüzde ise Türkiye’de ekilen buğday çeşitlerinden en fazla yüzde 3,5’unun yerel çeşitler olduğu tahmin ediliyor. Dünyada da durum çok farklı değil. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü verileri, Çin’de 1949 yılında yaklaşık 10 bin buğday çeşidi varken, bu sayının 1970’lerde bin çeşide gerilediğine dikkat çekiyor. ABD’de lahana çeşitlerinin yüzde 95’i, mısır çeşitlerinin yüzde 91’i, domates çeşitlerinin yüzde 81’i kayboldu. Günümüzde atalık ve yerel çeşitlerin öneminin farkına varan pek çok çiftçi, aktivist, balkon bahçecisi ve kent bostanı gönüllüsü bu tohumların peşine düşüyor ve bulduğunu ekiyor. Çanakkale- Bayramiç’in Yeniköy yerleşiminde yerel tohumlarla çiftçilik yapan Mustafa Alper Ülgen, civar köylerde bıkıp usanmadan yaptığı araştırmaların sonucunda bulduğu tohumları ekerek çoğaltıyor. Bugüne kadar 40 buğday, 60 biber, 11 domates, 5 patlıcan, 4 patates ve diğer sebze çeşitleriyle birlikte 200 çeşit tohum derleyen Ülgen, “yerel tohum aramak, samanlıkta iğne aramak gibi, yaşadığınız bölgeye uyum sağlamadan yerel tohumlara ulaşmak pek mümkün değil” diyor. Ülgen, atalık tohumlarla birlikte küçük çiftçiliğin de giderek yok olduğuna dikkat çekiyor.
Hangi ürünlerde GDO var? Simdilerde başta soya, mısır, pamuk, kanola olmak üzere genetiğiyle oynanmamış pek bir şey kalmadı. Bir fikir vermek için: Dünyada ekilen 72 milyon hektar soyanın %57'sini, 140 milyon hektar mısırın %ll'ini, 34 milyon hektar pamuğun %2l'ini ve 25 milyon hektar kanolanın %14'ünü genetiği değiştirilmiş (transgenetik) çeşitler oluşturuyor. Tabii hepsi bu kadar değil; buğday, ayçiçeği, pirinç, domates, patates, papaya ve yerfıstığı gibi ürünlerin de genetiği değiştirilmiş durumda... Muz, ahududu, çilek, kiraz, ananas, biber, kavun, karpuz da diğerlerinin akıbetine maruz... Bugün yediğimiz domates, salatalık, kavun, karpuz artık benim çocukluğumda yediklerimiz değil... Trakya'nın, Kırkağaç'ın kavunu, Çanakkale'nin domatesi, İstanbul'un salatalığı artık yok! Salatalıklar lastik topa benziyor!"
Yordam Kitap
Bu yiyecek konusu çapraşık bir iştir. Sana verilenle yetinmeyi öğrenmezsen asla huzur bulamazsın. Sık sık yiyecek sıkıntısı çekersin, bir gün hoşuna giden bir yiyecek ertesi gün hiç bulunmayabilir. Herhalde belediye pazarları alışveriş yapmak için en tehlikesiz, en güvenilir yerlerdir, ama fiyatlar yüksek, çeşitler kısıtlıdır. Bir gün kırmızı