"Eksiği olan, kendi eksikliğini giderirken karşılığında da bir şeyler sunar. Seven ve sevilen ya da güzel ve çirkin arasında da benzer bir ilişki kurabiliriz. İşte bu nedenle bazen âşık olan insanlar karşılarındaki kişi tarafından kendilerinin sevdiği gibi sevildiklerini zannettikleri zaman tuhaf bir duruma düşüyorlar."
İnce topuklu ayakkabıların üzerinde çılgınlar gibi koşuyordu. Acısı kalbinden ve gözbebeklerinden taşıyordu. Aldatılmış ve reddedilmiş duygusunu kaldırabileceğini düşünmüyordu. Her zaman sadece güzel bir beden ve yüz olarak algılanmaktan sıkılmıştı. İnsanlar onu vitrinde duran bir manken ya da magazinlerin yazıp çizdiği kafalarında fazla kurgulanmış hayali bir insan olarak tanımlamıştı. Kalbi, kıvrak zekası ve ruhu yok sayılıyordu. Bir ailesi olmasını ne kadar çok istemişti. Ama olmadı, başaramadı. Evlenmekle ve iki çocuk doğurmakla aile olunmuyordu çünkü. Yalnızlık onu kahrediyordu. İşte bu yüzden bu çatının üzerinde süzülüyordu.
Kitapların gerçi ilk sayfalarından son sayfalarına dek erdemli insanlar kötülerin karşısında taş bir duvar gibi sarsılmadan dikiliyor ve bütün kötü niyetler, ayıplar, eksiklikler de kaçınılmaz biçimde bu taş duvara çarpıp parçalanıyordu; ama taş duvar, taş duvardı ve insanda hiçbir sevecenlik yaratmıyordu. Öyle ya, bir duvar ne denli güzel ve sağlam yapılmış olursa olsun, bu duvarın ardındaki bir elma ağacından elma koparmak isteyen biri, elma koparacak yerde karşısına geçip de hayranlıkla duvarı seyretmez. Ve bana artık içinde hayatı barındıran en değerli şeyler, hep bu erdem duvarının gerisinde bir yerlerde gizliymiş gibi geliyordu...
2000lerden önceki king mi? Yoksa sonra ki King mi? Ben bu soruya her zaman önceki diye cevap vereceğim. Çünkü ben daha çok hem sessiz Kasaba temasını hemde sağlam bir gerilimi seven okurlardanım. İşte 2000 öncesi King buydu. Yerinde betimlemeler, adeta parmaklarımızın çevirdiği sayfalarda yaşayan bir canlı Kasaba, Kasabanın içinde ki gizemli
''Bir gün unutulacaksınız çocuklar! Birbirinizi kırmak, öldürmek yerine iyiliğinizi isteyin. Tüm gücüyle yağıp ortalığı bembeyaza çeviren karlar gibi, eriyip gideceksiniz toprağa. Zaman hızla işleniyor, paramparça olmadan tüm gövdeler, jiletlenmeden derileriniz; kinlenmeden zihinleriniz, iyiliğinizi isteyin. Unutmayın, bir gün unutulacaksınız çocuklar!.. Sizler, toprakla birleşmişken insanlar ardınızdan söyleyecek... ''ne berbat insanlardı, her biri lanet olası suçlulardı'' anılmak için değil, öyle olmadığınızı insanlara haykırmak için; sökün atın içinizdeki kalp gibi atan kötülüğü, sökün atın hiçe geçmiş günlerinizi, namertliğe çalan duvarlardan çıkarın pas tutmuş ruhunuzu; yıkayın ve koyun yerine tertemiz! Bu sefer zindanlar bile güzel gözükecek gözlerinize, birlik bağınız; öfkeyle ezecek düşmanınızı. İşte bu, kazanca giden en güzel yollardan biri! Unutulmadan, birleşin ve iyiliğinizi isteyin dostlarım.''
Z.a
"Nasıl da istiyorum bir bilsen
bir bardak su gibi
başucunda olmayı." (s. 44)
Hani zaman zaman canınız ansızın tatlı ister, tatlı krizine girersiniz, veyahut gece gece çiğ köfte yeme isteği gelir, yemeden bastıramazsınız, işte öyle bir anda geldi şiir okuma isteğim, ansızın, okumadan dinmezcesine.
Hani der ya
"Deniz o kadar durgun o kadar durgundu ki, karıncalar su içerdi..."
Bir Karadeniz balıkçı deyiminden almış adını kitap. Ada hikayesi, rızkın deniz olması böyle bir isimle taclanmış. Etkileyici.
Ada serisinin ikinci kitabı bu.
Hikayeye yeni katılan yeni karakterler var. Karadenizli Nişancı Veli, Girit göçmeni Musa Kazım Ağaefendi ile
3."Ölçü ve tartıda hîle yapanların vay haline! Onlar, insanlardan bir şey ölçüp aldıkları zaman ölçüyü tam yaparlar; kendileri onlara bir şey ölçtükleri veya tarttıkları zaman eksik yaparlar. Onlar, büyük bir gün için tekrar diriltileceklerini sanmıyorlar mı? O gün insanlar âlemlerin Rabbi huzurunda duracaklardır."
Kitap akademik bir çalışma gibi gözükse de benim gibi psikolojiye meraklı ve insanlığı anlamaya meraklı biri için çokça öğretici bir çalışma olmuş. Kemal Sayar'ın kendine has üslubu ve öğreticiliğiyle kaleme aldığı bu çalışma psikoloji tarihine, psikoloğa ve danışana yönelik çok güzel bilgiler veriyor. Kitaptan bazı alıntılar
"Ay'da büyüdüysen, karanlık bir tarafının olması kaçınılmazdır."
Daha önce 2015 yapımı olan Marslı filmini duymayan yoktur sanırım? Marslı aslında online yayımlanan bir bilimkurgu kitabıydı. Yazarı Andy Weir'ın kalemini ve kurguyu sevenler olunca fiziki bir kitap haline geldi ve neticede bir filmi çekildi. Ben kitabını
Yalnızlığa normalize etmen çok önemli.
Çünkü yalnızlığını bir hastalık gibi yaşadığın zaman kendini o kadar kötü hissedersin ki, ne olursa olsun, kiminle olursa olsun yalnızlıktan kurtulman gerekiyormuş gibi hisse kapılırsın.
bunun neticesinde de aslında sana hiç iyi gelmeyecek insanları, ilaç niyetine hayatına alırsın.
Bu kadar yoğun bir şekilde diğer insanlara muhtaç hissettiğin için, acele ediyorsun ve sanki seçim yapma şansın yokmuş gibi davranıyorsun.
Halbuki yalnızlığı normalize edebilsen,, daha sakin ve sağlıklı seçimler yapman mümkün olacak.
böyle zamanlarda ilaç diye hayatına aldığın insanlar zehrin olabilir.
Hayatına yeni insanlar alırken aşırılardan kaçınman çok önemli güzel insan, aşırı güvenirsen üzülürsün, aşırı güvensiz olursan yalnız kalırsın.
Her şeyde olduğu gibi bu konuda en önemli şey dengedir.
Bazı insanların içinde bir yerlere kök salmış nefretleri olabilir.
Genelde bu nefretleri kendi geçmiş olumsuz yaşantıları ve kendilerinden memnuniyetsizlikleri ile ilgili olabilir.
Böyle duygularla bazı insanlar sağlıklı bir şekilde baş edebilirken bazı insanlarda diğer insanların kendilerinden daha kötü durumda olmalarından hoşnut olarak kendi içsel sorunlarını geçici olarak rahatlatabilirler.
Ve eğer çevresinde kendisine yakın olan insanların kendisinden daha iyi duruma geldiğini görürse bu durum böyle insanları rahatsız edebilir.
Çünkü kendisinden başka her insanın başına gelen iyi bir şey, fesat insana kendisinin olumsuz yönlerini hatırlatır.
Temelde zaten kendisinden memnun olmadığı için, böyle bir şeyle birlikte bu memnuniyetsizlik had safhaya ulaşır ve kişi bundan kurtulmak için başka insanları eleştirir ve yargılar.