Önce kökleri, az önce de Annie Wobbler’i okuduğum için kendime bu kitabı okudum deme hakkını veriyorum. Kökler Kitchen Sink Drama denilen ingiliz edebiyat akımlarından birinin en güzel örneklerindendir. Onu belki başka bir gün anlatırım. İki kitap da beni çok özel, çok ayrı, çok samimi yerlerden yakaladı. Köklerde köyden gelmiş sosyalist görüşlü bir işçi ailesinin, sosyal-demokrat İngiltere’deki yeni yaşamlarında yaşadıkları düş kırıklıklarını sergiler demiş kitabın arka kapağı. Beatie’nin o çocuksuluğuna, yaşadığı ‘cam tavan sendromuna’, o kırılmaya, heyecanına aşık oldum. Beatie öyle olmak istediğiniz idealize edeceğiniz kusursuz örnek alınacak karakterlerden değil. Beatie arkadaşı olmak isteyeceğiniz aslında çok da zor bir durumda kalmış, kitabı okudukça olgunlaşan açılan büyüyen bir kız. Bunu Annie Wobbler’in Anna’sında da görüyoruz az çok. Kitap beni kendisine ve yazarına dümdüz hayran bıraktı. Annie Wobbler ise o hayranlığın üstüne çok başka bir tat verdi. Annie Wobbler Kökler kadar ünlü olmasa da (nedeni aşikar) ben gene de Annie Wobbler’i daha çok sevdim. Ona başka bir başlık ayıracağım :) Okuduğunuz için teşekkürler. Kitabı da okuyunuz, çok şey kazandıracak emin olun.
